Ana içeriğe atla

Sizin olsun

Araçlarınızın ısıtmalı koltuklarındaki
Şikayet dolu yolculuklarınız sizin olsun.
Bana sıkışık otobüslerin, dolmuşların
Ayakta kitap okuduğum yolculukları yeter.
Güneşli günlerde soğumak için kullandığınız
Klimalı araçlarınız sizin olsun.
Bana açık havanın o terleten bunaltıcı sıcağı yeter.
O sahici mutluluklarınız sizin olsun.
Bana benim sahte mutsuzluklarım yeter.
O çoğul kalabalıklarınız sizin olsun.
Bana benim tekil yalnızlıklarım yeter.
Doyumsuz tatlarla dolu hayatlarınız sizin olsun.
Bana onurlu ölümlerim yeter.

Sarı, kırmızı, yeşil tüm bez parçalarınız sizin olsun.
Bana benimle gelecek olan 9 metrelik beyazlık yeter.
Tüm sloganlarınız, sıkılı yumruklarınız sizin olsun.
Bana gerektiğinde kıyamda gerektiğinde yerde olan anlım yeter.
Ceplerinizdeki yumurtalarınız, ellerinizdeki coplarınız sizin olsun.
Bana benim sizden ayrı olan yalnızlığım yeter.
Tüm haberleriniz, gazete ve televizyonlarınız sizin olsun.
Bana sararan yapraklarıyla duran kitaplarım,
Hatta tek bir Kitap yeter.
Tüm ibadethaneleriniz, camileriniz,
Kiliselereniz, havralarınız, cemevleriniz, dergahlarınız sizin olsun.
Bana bir avuç temiz toprak yeter.

Dün gece çok şeye tek tek sizin olsun diye yazdım.
Yazdıkça çoğaldı sizin olan şeyler.
Boşverdim sonra sizin olmasını istediğiniz şeylere.
Aklınıza gelen gelmeyen ne varsa sizin olsun.
Şu dünyanın tüm hazları, neşeleri, iyilikleri, hakları
Hepsi ama hepsi sizin olsun.
İstisnasız her şey ama her şey sizin olsun.
Bana sizin olmayanlar yeter.
Bana zulümden uzak...
Eksiklikler, hüzünler, kötülükler
Haksızlıklar yeter.
Aslında bana sadece benim yokluğum yeter.
Sizin olsun istedikleriniz.
Bana benim inancım yeter!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi