Her zaman çok yönlü olarak yaşıyoruz. Hep biri ya da bir şeyleri idare etmek, ayakta tutmak zorunda kalıyoruz ya da tam tersi olarak birileri bunu bizim için yapıyorlar. Dün bir müşteride konuşurken verdiğim bir örnekten yola çıkarak kendime ve burayı okuyanlara bir not düşmek istedim. İçinde çay, kahve, şarap veya rakı olan bir bardak düşünün... Her birini içerken bardağın masada ya da her nerede olmasını istiyorsak orada durmasını isteriz. Bize sohbet ederken ellerimizi kollarımızı sallayacak, sarılacak yer ve imkân tanımasını bekleriz. Normal bir bardak bu büyük ihtişamlı işi bizim için rahatlıkla yapacak ve bundan gocunmayacaktır. Ancak peki ya bardağın şekli alışık olduğumuzdan biraz farklıysa... Mesela dibi dar üstü geniş bir huni şeklindeyse (Evet, hani şu kafaya takılanlardan... ;) ) Bu yapıdaki bir bardağı hep elinizde tutmalısınız ya da bardağın durabileceği bir yer veya bir araca sahip olmalısınız. Sürekli daha iyisini geliştirmeli ve kendinize rahat bir ortam oluşturmak içi...
Etrafımdaki duvar beni içeriye değil, diğerlerini dışarıya hapsediyor!