Zaman hayatın belirli dönemlerinde kendi yasası gereğince farklı hızlarda akıyor. Bebeklikte, çocukluk, gençliğe kadar çok farklı, gençlik döneminde daha farklı... Ama orta yaşlara geldiğinizde bu kavram zıvanadan çıkıyor sanırım. Az önce buradaki son yazımı okudum. Üzerinden 1,5 yıldan fazla zaman geçmiş. Soran herkese söylediğim gibi uzunca bir zamandır "hayatın rutinine sıkışıp kalmış" durumdayım. "Rutin" ne çok severim! Oysa ne çok şey oluyor hayatta... Örneğin, 4 ve 5,5 yaşlarında iki çoçuğum var. Onların günlük akışı bile ciltler doldurur. Bugün ufak olan yapboz parçalarından teleskop yapıp; "Baba bak bununla göğe bakıp yıldızları görebiliriz." dedi. Ama heyhat rutine sıkışmışlık işte. Zaman onlar ve benim için farklı işliyor! Yıllar yılları kovalamış 20 yıldan fazladır aynı kişilerle birlikte çalışıyoruz. Muhtemelen bazılarıyla anam-babamdan bile fazla zaman geçirmişim. Ne garip... Son sene içerisinde iki büyük çınar vermişim toprağa; önce babanem v
İhale Düzeni Çocuklar kaybolduğunda, tacize, tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde de bir suçlu bulmak lazım, birine ihale etmek gerek. Türkiye diye söze başlayacaktım ama yetersiz olacak! Bu yüzden dünya tam bir mafya düzeni ile yönetilir: İhale mafyası. Kurmuşlar ihale düzenini işletiyorlar. Günümüz insanları çok uzak olmayan bir geçmişten günümüze ihale mafyasının katı kuralları içerisinde yaşarlar. Türkiye’de ise konu çok daha karmaşık bir hal alır. Öyle ki canım ülkemde hiçbir şeyin bir üst limiti yoktur. Her şey uçlarda yaşanır! Bir işi bir başkasının yapma ihtimali varsa, sakın ha sen yapma! Geçmişte, çok uzak geçmişte insanoğlu tarıma daha başlamamışken ve hatta avcı bir topluluk dahi olmamışken hayat ne kadar basitti; doğada ne bulursa yiyen ve beslenen, daha büyük ya da hızlı bir canlının yemeği olmamak için kaçan ya da saklanan insanoğlu… İşte o kırılma anında başladı her şey… Önce ihtiyacı kadar üretmekle, tarım yapmakla, sonra ihtiyacı kadarını