Ana içeriğe atla

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı.

Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında…

Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız.

Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz!

Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir.



Yok merak etmeyin, bunları o eski günler edebiyatı yapmak için yazmıyorum. Türkiye koşullarında, hele bir de büyük sermayelerle işe başlamıyorsanız, Nebula gibi bir marka değeri gerçekten kolay oluşmuyor. Bir teknisyen girişimi olmanın ötesine geçmek, kurumsallaşmak ise işin en zor kısmıydı ve Nebula bunu başardı.

Nebula Bilişim bazı ilkeler etrafında kuruldu. Neredeyse bu ilkelerin tamamına sadık kalarak da büyüdü, serpildi. Emekleme aşamasından ergenliğe ve en sonunda da yetişkinliğe kadar ulaştı. Öyle ki, öz evladı gibi baktığı bir evlat bile edindi! (Umarım insan analojisi çok kaçmamıştır.) Bugün geldiğimiz noktada şüphesiz gelip geçen tüm çalışma arkadaşlarımızın büyük katkıları var. İsimlerini tek tek anamsam da hepsine bir kez daha teşekkür etmeyi borç biliyorum. Nebula çok güzel insanlarla yürüdü/yürüyor. Çok başarılı işlere imza attı. İnşallah birçoğuna daha imza atacak.

Bilgisini paylaşan insanlar doğru yer ve açılarla yerleştirilmiş aynalar gibidir; bu aynalar ve bilginin ışığıyla tüm karanlıklar aydınlatılabilir.

Yukarıdaki söz bana aittir ve iliklerime kadar işlemiştir. Bu sözden hareketle, kendi adıma, çalışma hayatına Nebula’da başlayıp gerek hala bizimle yoluna devam eden gerekse sektörün en iyi firmalarında çok güzel görevler üstlenen kişilerin yerleri bir başkadır. Çünkü onlar Nebula’nın en önemli misyonu olan, kaliteli bir okul/ekol olma misyonunun sektördeki canlı kanıtlarıdır. Teşekkürler, arkadaşlar bizimle birlikte öğrendiğiniz ve bize değer kattığınız ve katmaya devam ettiğiniz için…

Nebula’nın bir diğer misyonu da kaliteli ve katma değerli çözümler üretmekti. Bunu da layıkıyla yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Geçen bunca yılda sektöre gerçek bir katma değerli iş ortağının nasıl olması gerektiğini çok net gösterdik. Hiçbir soruna üreticinin ya da müşterinin sorunu gözü ile bakmadık. Hepsini sahiplendik ve çözüm odaklı olarak yaklaştık. Gerektiğinde geceler boyu müşteri ortamlarında yattık. Gerektiğinde bizimle ilgili olmasa dahi eksiklikleri kapatmak için geceler boyu ara katman yazılımları geliştirdik. Bazen müşteri tarafında bazen üretici tarafında yaşanan aksaklıkları/eksiklikleri örttük. Elbette bizim de eksiğimiz/hatamız olmuştur. Bunları gerek üretici tarafında gerekse müşterilerimizdeki anlayışlı yaklaşımlarla aştık. Bugün sorun çıkartan değil sorunlara çözüm üreten tarafta olan bir kurum kültürünün paydaşı olmanın haklı gururunu yaşıyorum.

Nebula’nın benim için en önemli misyonu ise iş ahlakına sahip, kendi ilkeleri olan ve bunlara sıkı sıkıya bağlı bir kurum kültürü oluşturmaktı. Bu iş ahlakının en önemli bilişeni olarak da çalışan hukukunu gözetmeyi listenin başına alıyorum. Bunu da bugüne kadar hakkını vererek yaptığımızı düşünüyorum. Türkiye şartlarında bu söylediğimin ne kadar güç bir şey olduğuna ve ne kadar değerli olduğuna hak verirsiniz sanırım.

Beni yakından tanıyanlar bilir. Ben yıl dönümlerini vb. pek kutlamam. Bunu da kutlama gibi saymayın! Sadece tarihe bir not düşmek istedim. Nice uzun ömürler Nebula! Umarın çocuklarını gördüğün gibi torunlarını da görürsün!

Yukarıdaki reklam arasından sonra asıl meseleyi tekrar hatırlatayım: ŞEHİTLERİMİZİ, bize bunu yapanları, Gazze’yi, orada yapılanları, yapanları ve destekleyenleri sakın UNUTMAYIN!

Yorumlar

  1. Nice 20 senelere sevgili Nebula Bilişim.
    Selamlar,
    Aslıhan.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç