Ana içeriğe atla

Ejderha Dövmeli Kız (The Girl with the Dragon Tattoo)

İsveçli yazar Stieg Larsson’un çok ilgi görmüş üçlemesinin ilk kitabı, "Ejderha Dövmeli Kız". Orijinal dilinde adı “Kadınlardan nefret eden adam” (“Män som hatar kvinnor” -"Men who hate women”-) olan kitap İngilizceye “The Girl with the Dragon Tattoo” olarak çevrilmiş ve oradan da bize bu isimle gelmiş.

Stieg Larsson’ın ilk adı aslında Stig. Yirmili yaşlarındayken aynı zamanda arkadaşı ve ondan önce şöhrete kavuşmuş olacak olan diğer Stig Larsson ile karıştırılmamak için isim değişikliği yapmaya karar veriyorlar. Bunun için de aralarında yazı tura attıklarında üçlemenin yazarı olan Stig ismini değiştirerek Stieg ismini alıyor. (İki isminde okunuşu aynı.) Gerçekten bu kadar ünlü olabileceğini düşünmüş müydü bilmiyorum. Ama öngörülü bir hareket olduğu kesin.

Stieg Larsson, üçlemesini tamamladıktan hemen sonra kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor. (2008)

"Ejderha Dövmeli Kız", üçlemenin girişi ve karakterlerin tanıtımı için sanırım biraz uzun tutulmuş. Lisbeth Salander ve Mikael Blomkvist kitabın ana karakterleri olarak öne çıkıyorlar. Lisbeth esas kız yani ejderha dövemli olan, Mikael ise esas oğlan. Seriye Milenyum Üçlemesi (“Millennium Trilogy”) denmesinin sebebi ise; olayların esas oğlanımız, Mikael Blomkvist, ortağı ve yazarı olduğu Milenyum (“Millennium”) dergisi etrafında şekilleniyor olması.

Bazı kitaplar hakkında özet geçmek, o kitabı okunmadan sıkıcı hale getirmek demektir benim için. Bu kitap da onlardan biri. Yorum olarak sadece; kitabın sürükleyici, hızlı okunabilecek ve sonunda biraz acemilik kokan bir kitap olduğunu söylemekle yetinebilirim. Bunun yanında boş vakit değerlendirmek, kafa dağıtmak için güzel bir kitap, tavsiye edilir.

Daha detaylı ve belki özet de içeren bir yorumu serinin diğer iki kitabı olan "Ateşle Oynayan Kız" (“The Girl Who Played With Fire”) ve "Arı Kovanını Tekmeleyen Kız"* (“The Girl Who Kicked the Hornets' Nest”) kitaplarını da okuduktan sonra yazarım belki.

*Serinin üçüncü kitabı henüz Türkçeye çevrilmedi, dolayısıyla isim "Eşek Arısı Kovanını Tekmeleyen Kız" da olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...