Ana içeriğe atla

Ağaçlarıma Dokunma

Oy kullanabildiğim tüm genel seçimlerde oy verdiğim Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti millet vekilleri ile hiçbir seçimde oy vermediğim belediye başkanı ve belediye meclis üyelerine ve nadide muhalefete,

Artık biraz silkelenip kendinize gelmeniz gerekiyor. Yapacağınız binalar Kabe olsa kutsallığı ve gerekliliği yoktur, eğer tek bir ağacı bile feda ediyorsanız. İlla yönelecek bir kıblemiz olması gerekiyorsa o taş ve betondan imar edilmiş bir şey değildir. Bunu anlayamıyor musunuz? Peygamberimizin "Kıyametin koptuğunu gözlerinizle görseniz dahi, elinizdeki fideyi dikiniz" öğüdünü duymamış olma ihtimaliniz yok! Hele bugün yaptığınız yapacağınız binaları kıble edinirken yöneldiğiniz tek şey, ne acı ki, "para" oluyor! Bunu da mı göremiyorsunuz?

Eskiden beri yapıcı ve seviyeli muhalefet yapan insanlara ve bu muhalefet tarzına özenmişimdir. Özellikle Ak Parti iktidarı ile birlikte bu duyguyu unutmuştum. Bunun sebebi Ak Parti'nin çok iyi yönetmesi, her icraatının doğru olması değildi. Aksine muhalefet edenlerin seviyesizliği ve olumlu ve doğru eleştiri ile varabilecekleri inanılmaz güzellikteki sonuçları bir türlü göremiyor olmaları, o vizyondan yoksun bir şekilde olaylara yaklaşıyor olmalarıydı. Hala daha değişen bir şey yok! Siyasiler aynı kısır döngü içinde birbirlerine pas atıp duruyorlar. İyiye iyi diyemediğinizden kötüye kötü deseniz de bir şey fark etmiyor. Muhalefet muhalefetliğini yapmıyor ki iktidar kendine çeki düzen versin!

Sayın Başbakan, siz ve etrafınızdakilerin de artık basiretleri bağlandı. Bir tarafta "Önce Sultan Ahmet dolsun ondan sonra Ayasofya'yı düşünürüz" yaklaşımı sergilerken. Tutup Çamlıca'ya kocaman ve günümüz mimarisinde hiçbir yeri olmayacak kopya bir yapıya onay veriyorsunuz. Orası ya da Taksim kışlası toplum genelinin hangi ihtiyacını karşılayacak. Allah aşkına cevap verebilir misiniz? Zeytinburnu'nda yapılan binalara İstanbul'un simge görünüşünü bozuyor diye neden bunca yaygara yaptınız, arkadaşınız olan iş adamıyla neden konuşmuyorsunuz diye sormazlar mı adama? Bazı durumlarda geri adım atabilmek de bir meziyettir. Bunu unutmayın!

Taksim Gezi Parkı
Girdiği yerel seçimler dışında tüm seçimlerde Ak Partiye oy vermiş bir "yandaş" olarak söylüyorum: Artık yeter! Tamam memleketi imar ediyorsunuz! Tamam hep beraber zenginleşiyoruz! Tamam tüm cumhuriyet tarihinde yapılmadığı kadar çift şeritli yol yaptınız, demir yolu döşediniz! Tamam ekonomiyi dipten aldınız bir yere getirdiniz! IMF'ye olan borcu sıfırladınız. Ama artık yeter! Her şeyi parayla ölçen bu anlayışınız ne İslam dinine ne de benim içinde büyüdüğüm ve yetiştiğim Türk kültürüne, karadenizli bakış açısına uymuyor! Önce Galata sonra Haydarpaşa şimdi de Gezi Parkı... Her şey rant değil bu dünyada! Unutmayın üstünlük de sadece "takvada"! Allah aşkına hiç mi çevrenizde kimse yok size bir durun bir soluklanın diyecek? Cevabı biliyorum aslında; yok! Nasıl olsun ki? Var olanları da bir bir temizliyor ve körleşiyorsunuz. Her gördüğünüz boş alana birbirinden çirkin beton ve çelik yığınlarını dikmekten vazgeçin! Önce Allah'tan korkun sonra biz "yandaş" seçmenlerinde bir sabrı olduğu ve taşabileceğini getirin aklınıza...

Sayın Başbakan, bu tarz uygulamaları kim engelleyecek? Nasıl? Aynı terör sorununda söylediğim gibi bunun da yöntemi aynı. Nasıl terörü ne savaşarak ne de görüşerek teröristlerle çözemedik/çözemeyeceğiz. Defaatle söylediğim gibi bu sıkıntıyı çözecek tek kaynak var; o da arkasına saklandıkları Kürtlerin ve bölge insanın önlerinden çekilmesi ve şiddet kullananı dışlaması. Hükumet edenler olarak sizin bu vurdum duymaz ve paradan başka bir şey görmeyen halinize dur diyecek olanlar bizleriz. Yani size oy veren "yandaş"lar. Başı örtülü, "badem bıyıklı" ya da sakallı bizler! Gidip Gezi parkına kamp kurması gerekenler bizleriz. Oradakiler esas desteği bizden görmeliler.

Sulukule temizlenirken de temizliğe evet demiştik. Ama bu oranın insanlarının oradan maddi olanaksızlıkları yoluyla çıkartılması anlamına gelmiyordu. Bu konuda da sesimizi duymadınız! Benim semtim olan Balat-Fener'de de bir soylulaştırma projesi yürütülüyor. Avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz ama duymuyorsunuz. Emin olun son kale gibi kalsam da orada ben direneceğim!

Şimdi sıra Gezi parkında... Bakalım bize de, yani kendi "yandaşlarınıza" da biber gazı sıktırabiliyor musunuz? Hem de hiçbir şiddet, zor ya da kötü söz kullanımına tenezzül etmeksizin, slogan atmadan orada olacak olan bizlere de aynı muameleyi mi layık göreceksiniz? Bize, tek amacı yanlışa sessiz varlığı ile yanlış demek olan bizlere ne yapacaksınız? Orada yapacağınız "rezildans" kimlere hizmet edecek? O "rezildas"ta yaşayacak olanlar sizden ya da siz onlardan iseniz ben sizden siz de benden değilsiniz!

Sayın ilgili ve yetkili, biz de dimdik duracağız karşınızda. Uysal koyun isek de kendimizi ağaca zincirlemeyi dahi kaldırmaz bünyemiz. Bu yüzden sadece ağaçlar gibi dik, dimdik duracağız orada. Ben, sizi iktidar yapan kitleden bir "yandaş" birey olarak! (Yanlış anlaşılmasın şimdi muhalefet edenler de devam edecek elbette.) Halk, siyasilerin yapamadığını daha bir gür sesle ve seviyeli bir şekilde yapacak. Ak Parti seçmenini ya da diğerlerini bir kalıba sıkıştırmıyorum. Ama herkesin bildiği bir gerçeği de inkar edecek değilim. Muhafazakar seçmen Ak Partiye dur demedikçe bu tür işlerin duracağı yok! Hedefi yüksek koyuyorum; gerçekçi olmasa da o bölgenin 1940 planlarına geri çevrilmesi istiyorum. Yıkın oradaki "ucubeleri" hatta AKM'yi de! Ağaçları sökmek yerine yenilerini dikin. Bırakın insanlar biraz nefes alsın bu şehirde...

Sayın Başbakan, bir anlaşmazlığı çözerken güçlü tarafı sakinleştirip uzlaştırması gereken onun yakınlarıdır. Yoksa halihazırda kızgın olduğu kişinin yakınlarının müdahalesi onu ancak daha fazla kızdırmaya yarar! (Dağ fareye küsmüş fare çaresiz!) Yani aklıselim denen şey güçlü olanın hiddetini söndürebildiğinizde, onu yanlışından vazgeçirebildiğinizde değer atfeder. Biz de size aklıselim telkin ediyoruz. Daha fazlasını değil! Yok dinlememekte kararlıysanız sandıkta da ayrıca ceza keseriz ki ben yerel seçimlerin tamamında kendi adıma cezanızı kesiyorum zaten. Ama şimdi bizim için de ayağa kalkma vakti! En azından benim için.

Bir şeyin de ayrıca farkında olmanız gerekir. Biz "halk" kitleleri de artık sizin sandığınız kadar cahil ve kör değiliz. Bunların develerin yukarıdaki tepişmelerini örten ayak oyunları, yani yukarıda olanları görmemizi engelleyen toz kaldırma çalışmaları, yapay kavgalar, olduğunun farkındayız. Örneğin Suriye meselesi bu toz bulutu içinde unutuluyor/unutturuluyor. Aynı alkol tartışmaları gibi bu da yapay bir tartışma ortamı bunun farkındayız. Galata, Haydarpaşa mevzuları gibi... Bu süreçleri büyük bir savaşın kaybedilmemesi gereken cepheleri gibi görüyorsanız eğer o cephelerde "yandaş" olmamıza rağmen karşı taraf olarak gördüğünüz bizleri de ezip geçtiğinizin farkında olun! Sizden tek istediğimiz bu...

Bir başka konuyu daha da unutmayım. Metropol olmasıyla övündüğünüz şehirde yaşayan tek canlı varlıklar biz değiliz! Dilsiz hayvanlarında sığınacak yerlere ihtiyaçları var. Sizler klimalı ev, palaza, "rezildans" ve arabalarınızda rahat rahat otururken, bir köpeğin kırk derece sıcakta güneşin kavurucu ışınlarından sakınabileceği yegane yerlerdir ağaç gölgeleri. Bırakın kuşlar yuvalarını çatı aralarına değil ağaç dallarına yapsınlar. Peygamber kıssalarını okuyun bir kez daha; bir kadının bir dilsiz hayvana yardımıyla ilgili olan.

Başbakanım ve şehrin "sözde" yetkilileri; ben, eğer organize olabilirsek Cuma namazı için ve pazar akşamı Taksim Gezi'de olacağım. Sahi siz de gelir misiniz? Medeni insanlar gibi karşılıklı konuşalım da ya siz bizi ya da biz sizi ikna edelim...

Yorumlar

  1. Keşke AKP ye oy veren herkes senin gibi düşünse Erkan. Şu durum bile sağcı, solcu meselesine dönüştü. İki tarafta da boş kafalı insanların olduğunu düşünüyorum. Biri siyaset yapacağım diye ağaçların kesilmesini haklı gören, sesini çıkarmayan kesim, aman ses çıkarmayalım yoksa AKP'yi yermiş oluruz. Diğeri de ağaçları, yeşil ortamı düşünmeyip sırf muhalefet yapacağım diye orada bulunan kesim. Tabi herkesi aynı kefeye koymuyorum. Gerçekten doğayı düşünen insanlar vardır, siyasi düşüncelerini bir tarafa bırakıp.

    Bu arada şunu da belirteyim hiç bir siyasi partiyi desteklemiyorum ben, çünkü desteklemeyi hak edecek hiç bir lider yok bu ülke de. Ayrıca bu durumdan dolayı tarafsız bakabildiğimi düşünüyorum. Sürekli laf kalabalığı yapmaktan başka bir şey yapmayan muhalefet diğer tarafta da insanların dini duygusunu kullanan iktidar var. Bunu insanlar görecek eninde sonunda ama çok geç olacak.

    Örneğin, insanların baş örtüsüne karşı olup başörtünün haklı olduğunu savunan muhalefet hiç samimi gelmiyor. Aynı şekilde dinimizi ağızlarına alıp, bir kaç ayetle, Peygamberimizin sözlerini kullanarak kendini dindar göstermeleri hiç samimi gelmiyor bana.

    Böyle insanları şuna benzetirim hani ibadetini yapan insan vardır her eşyini anlatır namaz kıldığını, oruç tuttuğunu... vb. insanlara yayamaya çalışır birileri duysun diye, gösterişçi dindardır bunlar. Benimle Rabbim arasında olan ibadeti, dini düşüncemi kimsenin bilmesine gerek yok. İnsanlara anlatmakla neyin ispatını yapıyorsun sen.

    Ayrıca şunu da ekleyim gerçeketen AKP'nin yaptığı çok güzel şeyler var. Yollar, sosyal sorumluluk projeleri. Özellikle Aile Sosyal Politikalr Bakanlığı kadına şiddet hattı vb.
    Eleştiri yapacağım nokta ise IMF kapandı ama dış borcu bir araştır.

    Bir de şunu araştır ECA, diğer adı Fulbirgt yanlış yazmış olabilirim. Amerika'nın verdiği yüksek lisans, doktora eğitimi lider listelerine bak. Chp li milletvekillerinden bir kısmı, gazeteciler, sosyologlar, onun dışında Abdullah Gül, Yusuf Ziya Özcan ve dış işleri bakanı. Bütün Dünya'da lider olarak görev almış kişilerin hepsinin ECA eğitiminden geçmesi biraz manidar, ilginç geldi bana.

    Televizyona çok bakmam ben çünkü hangi parti geçse kendi ideolojilerini empoze ediyor. Biraz araştırdığımızda neler çıkıyor ortaya. Allah boş yere akıl vermemiş bize değil mi?

    Ayrıca ECA'nın eğitimi hızlıca yayılıyor ülkemizde üniversitelerde seminerler yapılıyor. Hatta birçok kurulmuş halde. Tabi maddi nedenlerden dolayı insanlar burayı seçiyor. Yalnız öyle seçilmekte kolay değil siyasi düşüncene, aktif olmana, sosyal ilişkinin kuvvetli olmasına bakılıyormuş mükalatlarda giren arkadaşların yorumlarına baktığımda. Yani işine yaramayacak adamları seçmiyorlar.

    Oldukça uzun oldu son bir şey ekleyim. Ülkemizi, dinimizi Rabbim bu insanların, tüm siyasetçilerin elinden kurtarır inşallah!

    Said Nursi "Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım" dememiş boş yere. Siyasetin yalansız olmayacağını söyler Said Nursi.

    YanıtlaSil
  2. Şu yazı da çok güzel açıklıyor:

    Gezi Parkı sadece birkaç ağaçtan ibaret değil!

    Ayrıca unutmuşum değinmeyi, Haliç metro geçiş köprüsünün kapattığı o güzelim camiler ve Haliç manzarasını da düzeltmek gerek. Bir yerden, ucundan tutmak lazım.

    YanıtlaSil
  3. Böylesi objektif bir yazı yazdığınız için kutlarım.

    YanıtlaSil
  4. bu yapıcı eleştiriden ötürü tebrik ederim. dini literatüre dair argümanlar ile yazıyı beslemeniz de harikulade olmuş. umarım alıcısına ulaşır. selam ile..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç