Ana içeriğe atla

Ayasofya açılsın diye Sultan Ahmet'te namaza durmak!

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kişisel olarak ya da danışmanları vasıtasıyla yaptığı ve kamu oyunu iyi kullandığı bir şey var: ortaya gündemle alakasız bir konu atıp onu ön plana çıkartmak. Bunu o kadar iyi yapıyor ki bir şekilde bir yerinden mutlaka bulaşıyorsunuz. Önceki hafta bir milli içecek tartışmamız olmuştu. Hatırladınız mı? "Ayran!" demişti başbakan. Bir hafta bunu tartışmıştı hem geleneksel hem de sosyal medya. Hatta kendi memleketlileri, "Olur mu canım, milli içeceğimiz çaydır!" diye gönül koymuşlardı. (Laf aramızda çayın Türkiye'deki varlığı daha yeni sayılır. Tarımsal olarak yetiştirilme geçmişi bir asrı bulmamıştır. Yani öyle milli olacak pek bir tarafı yoktur. Sudan sonra en çok tükettiğimiz içecek olduğunu göz ardı edersek.) Başbakan'ın bu tarz söylemleri niye kullandığını artık sıradan vatandaş olan ben bile farkındayken muhalefet ve medyanın bu söylemlerin üstüne atlamasını gerçekten anlamıyorum. Başbakan geçen hafta Ayasofya camii ile ilgili bir demeç verdi; "Önce Sultan Ahmet'i doldurun ondan sonra bakarız" minvalinden. İşte olay budur!

Şimdilerde sosyal medya ve etrafımdakilere bakıyorum. Bakıyorum. Neyi nasıl anladıklarını anlamıyorum! Cikcik ve diğer mecralarda kampanya başlatmışlar: "Ayasofya için Sultan Ahmet'te namaza..." Arkadaşım birçok şeyi yanlış anlamışsın. İbadeti, inancı, dini ve imanı... Meseleye yanlış çerçeveden bakıyorsun! Sen Sultan Ahmet'i doldursan Süleymaniye var! Tek safla namaza durulan. Vakit namazlarda hiç Beyazıt camisine uğradın mı? Bırak selatin camileri mahallendeki camide kaç saf ile namaz kılınıyor. Sen bakma cuma günleri merkezi yerlerdeki camilerin dışarılara taşan saflarına... Çoğu iki dakika erken çıkabilmek için sokak ortasında kılıyor. Yoksa cumalarda bile camilerin içinde yer var! Safları biraz sıklaştırsak dışarıdakilerin tamamını ve hatta fazlasını alır!

Yanlış anlamışsın arkadaşım! Namaz da diğer ibadetlerde senin anladığın şey için değil! Yani sen istersen Ayasofya'da istersen Fener Rum Patrikanesinde, Bulgar Kilisesinde eda et namazını fark etmez! Bir müslümana namazı için gereken şey; imanı, inancı, abdesti ve bir avuç temiz toprak başkasından fazlası değildir! Yani sen Ayasofya'nın mermer zemini üzerinde de eda etsen namazını en yükseğe çıktığın yer yine anlını yere koyduğun yer olacaktır.

Nokta.

Yorumlar

  1. slogan vari yaşanıyor hayat !! Yapacak bir şey yok..Sen istediğin kadar doğruları söyle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi...