Ana içeriğe atla

Bir cevap geleceğinizi şekillendirir bazen...

Bir nedeni olur yol birlikteliklerinin. Yola çıkan kervanların bazı eksiklikleri, bozuklukları olur elbette. Ancak "Kervan yolda düzülür." atasözü dahi bir kervan olmayı gerektirir. Üyelerin kendi içlerinde ortak bir bağı vardır. En azından ortak bir hedefleri...

Vecizeler güzeldir! Anlayan ve düşünene... Mesela, "Cesaret; o buz gibi yakan soğukluğuna rağmen, tüm çıplaklığınla gerçeğe sarılabilmendir." demişim bir zaman önce. Eğer tüm çıplaklığımla ortadaysam, bırak iğneleri çok uzaklardan bana uzattığın parmağın bile canımı yakabilir. İçten bir gülümseme ise...

Biri size "Birine ironinin ne olduğunu anlatmanın en değişik yollarından biri; ona, paylaşabileceğiniz en değerli şeyinizin yalnızlığınız olduğunu söylemektir." dediğinde, verilecek en güzel cevap sessizlik değildir! Çünkü şair bence hatalı da olsa "Yalnızlık paylaşılmaz / Paylaşılsa yalnızlık olmaz." demiştir bir kere...

"Yalnızlık bulaşıcıdır!" uyarısını aldığınızda korkmanız doğal olsa da, bu uyarıyı yapan yalnızdan uzaklaşmak sizi çoğaltmaz. Bilakis biraz daha eksilirsiniz! Bir "yalnızın" hayatına davet edildiğinizde girmemek sizin kararınızdır. Bu o yalnızı daha da eksiltmez. Ama bir yalnız davet edilmediği hiçbir hayata girmez. Onun bir parçası olmaz. Olamaz!

Tarkan Abi'min günlüğünde veciz bir söz var; "Yalnızın, yalnıza attığı kazıktır yalnızlık..." Gerçekten de öyle...

"Tehlikenin farkında mısın?" sorusuna verdiğiniz cevap geleceğinizi şekillendirir. Farkında mısınız?

Daha çok konuşasım, yazasım var bu konuda lakin o kadar dolu ve o kadar boşum ki...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Ne çok şey oluyor oysa...

Günlük tutmaya eli gitmiyor insanın. Ne çok kişi göçtü geçtiğimiz yıl diye yazıyordum birkaç yazı önce. Ama o zaman daha kayıpların bitmediğini bilmiyordum. Beklemiyordum. İnsan beklemediği yerden yara alıyor. Bir, iki, üç... Bitmiyor. Eksiliyorum. Giden gidiyor da geri kalan her seferinde biraz daha eksiliyor. Yazamadım. Çocukluğumdan büyük bir parça gitti. Gençliğimin en sert, en güzel, en mert anıları gitti. Yazamadım. Öğretilerim, öğretmenlerim, dostlarım, akrabalarım gitti. Biriktirdiklerimi de alıp gittiler. Yazamadım. Bunu not düş tarihe, tarihinde not düş diye düşündüm çok zaman. Elim gitmedi bir türlü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Kişiye nasihat olarak ölüm yeter" buyurmuş. Geriye bakıp düşündüğümde ölümle gerçekten tanıştığım ilk zaman 17 yaşında olduğumu hatırlıyorum. Ölümün ne olduğunun musallada yatan abim ile tek başıma kaldığımda fark etmiştim. O günü hiç unutmadım. O gün gibi hiç üzülmedim. Ama bu sene bir başka... Artık kayıplardan, cenazelerden, bizzat içi