Ana içeriğe atla

Son kararım

Son bir kaç aydır etrafımdaki hemen herkese Ak Parti’ye oy vermeyeceğimi söyleyip duruyordum. Nedenim mi? Partinin çok güçlenmiş olması ve bu seçimlerde %50’yi geçeceğini düşünmemdi. (Hala öyle düşünüyorum.) Elde ettikleri güç ile kontrolü kaybedeceklerini ve mazlumluktan/mağdurluktan mağrurluğa döneceklerini düşünüyordum.(Bu hala ihtimal dahilinde.)

Kendimi ve benim gibi olanları bir denge unsuru olarak görme yanılgısı vardır bende. Yapmak istemediğim bir şeyi sırf denge bozulmasın diye yapabilir ya da denge sağlansın diye yapmak istediğim bir şeyden vazgeçebilirim. İşte sırf bu yüzden AK Parti’ye oy vermemeyi düşünüyordum. Hatta oy vereceğim kişiyi de bulmuştum; Sırrı Süreyya Önder. Ancak kendisinin sanatçı ve aydın kişiliğine hala saygı duymakla birlikte onca olayda tek bir tepki göstermediği gibi arada akil adam rolü ile memleketimin baş belası olan probleme sunacağı bir çözümü olduğu algısını kaybettim. Umarım yine de kendisini mecliste görürüz. Benim onu ilk tanıdığım karakteri, mizahi uslübu ve zekasıyla ülkeme hizmet eder.

Uzunca bir süre siyasi tartışmalara girmemeyi düşünmüştüm. Ancak yine de serde denge unsuru olmak gibi bir bozukluk var. Ne zaman doğru yapıldığını düşündüğüm bir şeye yanlış dense dayanamıyorum. Yine böyle birkaç tartışmadan sonra fark ettim ki bu memlekette hala aka ak, karaya kara diyemeyenler var. Hala “Tehlikenin farkında olmayanlar var!”

Ayrıca daha da önemlisi sırf çoğunluk AK Parti’ye oy veriyor diye benim oy vermemem biraz saçma geldiği için birazdan sandık başına gidecek ve oyumu kullanacağım. Evet, benim de eleştirdiğim şeyleri var. Doğru yapmadıklarını düşündüğüm, daha güzel idare edilebileceğini düşündüğüm onlarca konu var. Ancak diğerlerinin yanında gerçekten masum kalıyorlar. Hemen herkesin bir kaseti ortada dolaşıyor. Bir genel başkan bir öncekini bir kasetle koltuğundan ediyor. Bir diğerinin neredeyse tüm kurmaylarının kaseti var. Kim çekmiş, kim internette servise koymuş, kim yapanları yakalamamış? İnanın benim umrumda bile değil! Çünkü benim kitabımda karısına/kocasına sadık olamayan bir adama/kadına memleket emanet edilemez. (Hayır, kaset siyaseti yapmıyorum.)

Neyse işin bir de siyasi vaatler kısmı var. AK Parti dışında diğerlerinin somut projeleri yok. Biri bir şey söylüyor; AK Parti hükumeti hali hazırda beş katını yapıyor. (Çiftçilere faizsiz bir yıllık kredi vaadi.) Bir diğeri Konya ile Ankara arasına hızlı tren yapmaktan bahsediyor! Bir diğeri “Hilal Kart” ile vatandaşa para dağıtmaktan bahsediyor. Gelin görün ki senelerdir AK Parti’yi milleti kömürle satın almakla suçluyorlardı.

Projeler demişken, Kanal İstanbul’a değinmeden de geçmemek lazım. Kanal İstanbul projesi beni çok fazla etkilemedi. Hayatıma ekstra birşey katacağına inanmadığım için. Ancak İktisat okumuş herkes Büyük Buhran’dan çıkış için önerilen şu yolu hatırlayacaktır; Hiç bir iş oluşturamıyorsanız. Bir grup işsize kumsallara şişeler attırın, diğer gruba ise bunları toplatın. Yollar, evler, kanallar, projeler, projeler... Bu konuya bir de bu yönden bakın. Neden inşaat diye soracak olursanız; cahilinden üniversite mezununa kadar istihdam sağlayabileceğiniz en iyi sektördür de ondan. Ayrıca diğer partiler için elde olmayan bir şey var. AK Parti yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyebiliyor. (Dikkat! Diğer partilerin tamamı bir şekilde ülke yönetiminde bulundu ve ne yaptıklarını gördük.)

Neyse aslında kısaca açıklanabilecek bir konuyu fazla uzattım. Birazdan evden çıkıp sandık başına gidiyorum ve oyumu AK Parti’ye veriyorum. Umarım memleketim için hayırlı olur.

Yorumlar

  1. Biraz önce gelen yorum ile birlikte bir kez daha ne kadar haklı olduğumu ve ne kadar iyi bir karar verdiğimi anladım.

    Yorumu sildim. Çünkü özelimde küfür içeren şeyler istemiyorum.

    Sildim çünkü tahammülsüzlüğü karşı tarafa yüklerken kendimizin ne kadar tahammülsüz olduğumuzun farkına varamıyoruz.

    Sildim çünkü adı sanı belli değildi ve korkak ve sünepelerden hiç haz etmem.

    Sildim çünkü böyle korkak ve seviyesiz insanlara "Ya sev ya terk et!" demek geliyor içimden ki gerek de kalmamış zaten.

    YanıtlaSil
  2. Cesaretini ve tercihlerini savunma hakkını teslim ediyorum ve seni tebrik ediyorum..

    YanıtlaSil
  3. en iyisini yapmışsın

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. "Projeler demişken, Kanal İstanbul’a değinmeden de geçmemek lazım. Kanal İstanbul projesi beni çok fazla etkilemedi. Hayatıma ekstra birşey katacağına inanmadığım için. Ancak İktisat okumuş herkes Büyük Buhran’dan çıkış için önerilen şu yolu hatırlayacaktır; Hiç bir iş oluşturamıyorsanız. Bir grup işsize kumsallara şişeler attırın, diğer gruba ise bunları toplatın. Yollar, evler, kanallar, projeler, projeler... Bu konuya bir de bu yönden bakın. Neden inşaat diye soracak olursanız; cahilinden üniversite mezununa kadar istihdam sağlayabileceğiniz en iyi sektördür de ondan. Ayrıca diğer partiler için elde olmayan bir şey var. AK Parti yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyebiliyor."

    Erkancığım bir şey yazmayacaktım ama şu gereksiz "kanal istanbul" projesinin bile işe yarayacağından bahsedince o konuya bir gireyim dedim.

    Ben eleştirip eleştirip alternatif üretemeyenlere gıcık olurum. Buyur sana alternatif.

    Samsun-Ceyhan boru hattı projesi halihazırda var zaten. Yani petrol'ün boğazlardan ve marmara-ege'den taşınması yerine boru hattı ile kuzeyden güneye basılması için yapılmış bir proje. ama nedense hayata geçirilmedi (yada benim haberim yok) buna ek olarak bir de karadeniz'den akdeniz'e yük treni hattı çektinmi al sana Kanal Türkiye! Gemiyle denizleri dolaşacağından daha kısa sürede ve daha ucuza aynı yükü sen Karadeniz'den Akdeniz'e transfer etsen de hem boğazlar, hem marmara-ege rahatlasa. Hem de üzerine para kazansan misssler gibi. Fena mı? Ama nedense herkes bu güdük, ne işe yarayacağı belli olmayan kanal istanbul projesine bile alkış tutuyor. Bu biraz da sokağa çöp atan adamın "çöpçüler işssiz kalmasın atmak lazım" demesi gibi olmuyor mu?
    Yapmışken daha iyisini, güzelini yapsalar olmaz mı?
    Öperim yanaklarından, verdiğin oy senin en doğal hakkının temsilidir. Kime istersen verirsin. Tek bir söz söyleyen şerefsizdir..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç