Ana içeriğe atla

Vatan hainisin!

Birincisi, internet sitelerinin Türkiye’den erişime kapatılması düpedüz ahmaklıktır. Yaptığımızın tehlike karşısında kafamızı kuma gömmekten hiçbir farkı yok.

Açık açık yazayım; internete düşen hiçbir video ya da ses kaydını dinlemedim. Bazılarını haberlerin içeriğinden biliyorum. Dolayısıyla bugüne kadar hiçbiri hakkında da yorum yapmadım. Doğru veya yanlış, özel hayat veya değil, içeriği pis veya temiz, montaj veya değil hiç fark etmez. Biri para çalmış, diğeri dine hakaret etmiş, bir diğeri eşini aldatmış! Ben tek bir şeye takıldım: bu dinlemeleri yapmış olanlar ya da yayınlayanlar neyin peşinde? Bunların yayılmasına hizmet etmekle ne yapmış olurum?

Vatan haini kelimesinin öyle ucuz kullanılmasına karşıyımdır. Bunu defalarca ifade etmişimdir. Bu günlükte de aratırsanız yüzlerce yazıdan sadece aşağıdaki şu beş yazı karşınıza çıkar.

http://www.erkansen.com/2010/07/vatansever-mi-vatan-haini-mi.html
http://www.erkansen.com/2010/12/sen-ne-anlarsn-ogrencilikten.html
http://www.erkansen.com/2011/03/vatan-haini.html
http://www.erkansen.com/2013/03/aidiyet.html
http://www.erkansen.com/2013/06/nasl-iktidar-olunur-ya-da-iktidarda.html

Hiçbirinde öyle ucuzdan vatan haini yakıştırması yoktur. Başbakan'ın oğluyla, bir bakanın eski arkadaşıyla, bir başkasının bir iş adamıyla olan konuşmalarının tamamının yasal dinlemeler, yasal değilse bile "güzel" dinlemeler olduğunu söyleyebilir ve savunabilirsiniz. Hırsızları suçüstü yakaladığınıza da sevinebilirsiniz. Geçmişte Deniz Baykal'ı koltuğundan eden videoyu da alkışlayabilirsiniziz! Bırakın bunları, MİT müsteşarı ve elemanlarının üçüncü bir ülkede terörist başlarıyla olan görüşmelerinin hesabını dahi sorabilirsiniz. Hatta hesabı sorulmuyor diye kızıp, öfkelenebilirsiniz. (Hiçbir şekilde sokaklara dökülmenin bir mantığı olduğunu düşünmüyorum.) Hatta yasal veya değil bu konuşmalardan hareketle bugün izin verilmese de iktidar değiştiğinde hepsini çıkartıp yargı önünde hesap sorabilirsiniz.

Ancak! İş sadece 4 üst düzey devlet görevlisinin katıldığı bir toplantıyı dinlemeye gelince orada bir duracaksınız. Eğer bu görüşme içlerinden biri tarafından kayıt altına alındı ve internet üzerinden servis edildiyse o kişi şüphesiz vatan hainidir. Yok bu bir başka kişi tarafından kayıt altına alındı ve servis edildiyse bu bir casusluk faaliyetidir ve bunu yapan, bu ülke vatandaşı olduğunu iddia ediyorsa yine vatan hainidir.

Hadi onlar vatan haini! Peki buna hizmet eden, ellerini ovuşturarak, yüzlerinde pis bir gülümseme ile televizyonlarda, cikcik ve benzeri yerlerde bunları yayınlayanlara ne sıfat biçeceğiz? Var mı onlar için de bilinen bir kelime?

Hadi hepsine eyvallah! Yahu arkadaşım bugün “kaset” ile alaşağı ettiğin iktidar gidecek, yerine sen geleceksin de senin güvencen ne olacak bir başka “kaset” furyasında götürülmeyeceğine dair? Yok eğer bu işleri sen yapıyorsan da ona güveniyorsan bunu nereye koyacağız?

Bu işlerin başlangıcı Deniz Baykal olayına kadar gidiyor. Hatta belki daha da geriye... Denzi Baykal olayındaki tavrım da gayet netti.

http://www.erkansen.com/2010/05/siyaset.html
http://www.erkansen.com/2010/05/tehlikenin-farknda-msnz.html

İşin içinde bir iş olduğunu anlamak için süper zeki olmak gerekmiyordu. “Kaset” kullanımına karşı olan kişi böyle bir işten sonra o koltuğa oturmazdı. Ancak muhtemelen Kemal Kılıçdaroğlu’na ait kasetler de vardır. Yani O’na da otur demişlerdir oturmuştur. Şimdi “Tehlikenin farkında mısınız?” Deniz Baykal’ı koltuğundan kaldıran güç, belki Başbakan’ı da koltuğundan kaldırabilir! Peki, yeni gelen o koltukta kendi iradesi ile oturabilir mi? Cevabınız evet ise buyurun tüm “ceylan derisi” koltuklar sizin olsun!

Yorumlar

  1. Tamam dinleyenler vatan haini, buna ben de katılıyorum. Suriye, türbeye biz füze atalım Suriye attı deriz, savaş yoksa neden yaratırız diyen siyasiler vatan haini değil mi? Ülke de bomba patlamaları olur, zaten Suriye sınırını açık diyen siyasiler vatan haini değil mi? İlk defa bir şeye montaj demediler bu konuşmalarına. Dinlemeleri vatan hainliğiyle suçluyorlar. İlk önce kendilerine baksınlar bi. Ki nasıl devletsin sen böyle bir toplantıyı nasıl güvenliksiz koşullarda yapıyorsun. Bu bile istifa nedeni belki ne kadar önemli bilgi varsa başkalarının elinde.
    Hayatlı arkadaşlarım Reyhanlıdaki patlamanın ardında devlet var demişti. Amma da uçtunuz demiştim. Şimdi kendilerinde kabul ettiği bu konuşmaları dinlediğinde acaba mı diyorum. Vatan hainleri başımızda… Gitmelerini istemiyorum, yaptıklarının ceremelerini kendileri çeksinler, kendisinden sonra gelenler değil.
    İlk defa ülke de PKK özerklik dedi. Kürt arkadaşların yoğun olduğu bir üniversitede okuyorum. Bir yıl önce dillendiriyorlardı bunu. 1600 kişilik teröristlerin şehitlik mezarı kurulduğunu biliyor musunuz? Bu dönem de oldu bu. ülkeyi uçurumun kıyısına getirip koydular.
    PKK avazı çıktığı kadar bağırıyor,
    Özerklik diyor,
    Siyasiler kendi ülkesini kendi bombalayarak savaşa çekmeye çalışıyor.
    Allahım iyi ki ayaklarını dolaştırdı, iyiki dünkü konuşma yayınlandı.
    Yoksa bugün kendi elleriyle vurdukları şehitlerin haberlerini duyacaktık. Kendileri de utanmadan cenaze törenlerine katılacaklardı.
    Halkı düşünen kim, insanları düşünen kim. Hepsi kendi derdinde. Savaş çıkartır çekirdeği eline alıp kendi çocuklarıyla dizi izliyor gibi savaş izler bunlar. Olan yine halka olur, ölen yine halk olur.
    İnsanlar daha neyi bekliyor anlamıyorum. Şu konuda katılıyorum bu konuşmaları dinleyen vatan haini. Peki bu konuşmaları yapan siyasiler ne? Mazlum mu???

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçerikten bağımsız düşünün biraz. Bunu kaydeden kişi orada ne konuşulacağını bilebilir miydi? Hayır! O halde içeriği suç veya değil bu silah bizim elimize tutuşturmak isteyen kişiler iyi niyetli olabilir mi? Bir "cemaatin" bu kadar güçlü olabileceğine ihtimal dahi verebiliyor musunuz?

      İçerikten bağımsız olarak tekrar soruyorum, aynen Baykal olayında yaptığım gibi; tehlikenin farkında mısınız?

      Sil
  2. Komik olanda o. Trajikomik :) Şimdiye kadar kaç bilgi sızdırıldı. Kendi özelini koruyamayacak kadar acizsen başımız da ne duruyorsun o zaman. Sen ülkenin gençlerine “bilgisayara, internete, teknolojiye kafa yormayın kafayı oynatırsınız derken.” ABD’nin teknoloji sizin ileriki dönemlerinizde, geleceğinizde en büyük savaş aletiniz olacak derken. Senin her konuşmanı da dinlerler, özelini de çekerler. Sen de sosyal medya yasaklarıyla uğraşır durursun. Bilemem cemaat mi, daha üst düzey bir ülke mi?
    Televizyonda, medyada ortaya bir şey attılar. Bizi dinliyorlar, hainler diye. Bir gurupta ardından gidiyor, hainler, bizi dinlediler. Ben de diyorum ve şaşıyorum. Nasıl bir ortamda konuştunuz siz, devletin özelini nasıl koruyamıyorsunuz. Şaştığım diğer şey ise Biri durup da sormuyor. Şimdi size gelelim. Sizin konuşmalarınız neydi diye. Eğer bunu sormuyorsa bir insan ve bu konuşmaları yedirebiliyorsa, sindirebiliyorsa. Destekliyorsa bu insanları dinleyenlere hain cümlesini kurarken, aynayı bir de kendine tutup, yüzüne bakıp bir de kendine kursun o kelimeyi. Medyanın, siyasetin sürekli sunduğu ideolojiden sıyrılıp bakmak lazım.
    türbeye füze atmayı planlıyorlar adamlar alooooooooooooooo 28 tane kendi askerini öldürmeyi düşünüyoooor.
    bir de ayakkabıyla camiye girmişlerdi hani. Neyse.

    YanıtlaSil
  3. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum. Siz bakış açınızı sundunuz ben de bakış açımı sundum. Elbette her ikimizde her vatandaşta ülkesinin geleceğini düşünür. Ülkesi kötü olmasını isteyen vatandaş olur mu? Ülkemiz açısından en hayırlı, en iyi sonuç yarın o kazansın. İyi akşamlar.

    YanıtlaSil
  4. Oyun içinde oyun..

    Çok güzel/doğru yazmışsın ...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi...