Ana içeriğe atla

Te-miz-len-dik

Ne oldu?

Dün gece hep beraber temizlendik!

Ne iyi oldu!

Tüm Ergenekon, Balyoz v.b. sanıklarını salalım hadi...

İnsanları kesenleri, hayvanlara işkence edenleri de...

Kadın katillerini dışarı salmak için 8 Marttan daha güzel bir gün olabilir mi?!

Zaten cemaat de yargıyı ele geçirmiş! Aslında bu davaların temeli zayıfmış.

Gerçekten de zayıftı. Bir zihniyeti mahkeme salonlarında yargılayamazsınız. Hele sırf düşünceleri itibariyle tutuklayamaz, içeride tutamazsınız. Bunu bugün değil dün de söylüyordum. O zihniyeti size her türlü eziyeti reva görür. O ayrı!..

Tamam. Davalarda kusur vardı.

Tamam. Bazı masum insanlar gereksiz yere suçlandı. Kumpaslar kuruldu.

Tamam. Dediğiniz gibi cemaat yargıyı ele geçirdi ve bırakmıyor!

Bir ülkenin genelkurmay başkanı terör örgütü yöneticiliğiyle suçlanamaz(dı).

Hepsine tamam!

Tamam da... Arkadaş onca asker niye öldü? Baskınlar! Baskınlara sessiz kalanlar kimlerdi? Neredeler? Tuvalet borusunda farksız lav silahlarımız nerede? Nerede başbakanlara söven komutanlar? Yargı ve basın mensuplarına seminer düzenleyen paşalar nerede?

Ya yollara mayın döşeyenler?

Dün sizin için tüm ordu kötüydü!
Bir başkası için Ak Parti...
Bir diğeri için cemaat...

Köşe kapmacaya çevirdiniz işi... Herkes şimdi bir başkasının yanında. Dün cemaate demediğini bırakmaya umarsızca savunuyor. Dün neredeyse cemaat benim diyen hayasızca saydırıyor! Bu kadar çabuk saf değiştirmek hiç doğal değil!

Olgun ve doğru düşünceler rüzgar gülleri gibi yön değiştirmez! Bir ağırlıkları vardır. Bazılarının rüzgar gülü kadar ağırlığı dahi yok!

Uzunca bir zamandır tanıdıklarıma fazla böbürlenmeyin diyordum. Bugün yelkenlerinizi dolduran rüzgarın yönü bir anda değişiverir. Sonra dımdızlak ortada kalıverirsiniz.

İşte temizleniyoruz! Ülke bir kez daha safralarından kurtuluyor!

Dünü özleyenler el kaldırsın...

Siz içeriden yeni çıkanlar hoş geldiniz! Kimseye kızgın ya da kin dolu değilmişsiniz!

Ne diyelim? Bekleyelim ve görelim!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...