Ana içeriğe atla

Bir çocuk öldü diyorlar

Duydunuz mu? Bir çocuk öldü diyorlar.

Daha nicesi ölsün diye sokaklara dökülüyor, sağı solu taşlıyorlar.

Bir semtte sokaklar "militanlar" tarafından kesilmiş. Diğer semtte ilkine giremeyen polis kesmiş girişleri. Baksan ikisi ayrı memleket... Çocuklar ölmesin diye sokakta olan adam, biliyorum ki evinde canından kanından olanı dövüyor, hem de öldüresiye...

Bir polis adliye "sarayı"nn içinde şehit ediliyor. Hem de korumaya çalıştığı bir kadın ile birlikte. Öldüren? Kanından canından, öz mü öz oğlu!..

Çocuk hatalı işlerin içindeydi! Öyle diyor bazıları... Ne fark eder? Etmez!

Çocuk ekmek almaya gidiyordu. Birileri de öyle diyor!.. Ne fark eder? Etmez!

Öldü ya istediğiniz gibi sokaklara sürdüğünüz bir genç daha... Yapışın sıkı sıkı, sömürmeye devam edin. Polise, esnafa taş atın. Banka şubelerini yakın! Otel yakanlardan bir farkınız olmasın! Köy basanlardan da!..

Sen polis! Sen de bol bol su sık. Biber gazı at! Ne de olsa sokaklara dökülenlerin provakasyonları yeterli gelmiyor!

Duydunuz mu? Sağır sultan körler ülkesinde iktidarı yakalamış!

İktidarınız da muhalefetiniz de sizin olsun!..

Not: Dün bunu yazıp devam ettirmemiş ve yayınlamamıştım. Herkes ölümden bir şeyler devşirme peşindeydi. Sonra haber geldi. Biri 30 yaşında gencecik bir polis, biri 22 yaşında daha gençliğine başlamamış bir sivil daha öldü! Bir itfaiye eri ölesiye dövüldü. Onlarca gaz bombası, onlarca taş ve havaiyi fişek atıldı. Günün sonunda olan yine iki gence oldu. Kimi "sizden" kimi "bizden"...

Yorumlar

  1. Allah aklımızı başımıza alıp geçmişten ders alıp bu günde aynı hatalara düşmemeyi nasip etsin..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi