Ana içeriğe atla

Olmak ya da olmamak!..

2011 rakamlarına göre sayıları 4.000'i (yazıyla:dört bin), çalışan sayısı 70.000'i (yetmiş bin), müşteri sayıları 1.200.000'i (yazıyla: bir milyon iki yüz bin) geçmiş bir topluluk son nefeslerini verirken çırpınıyor ve can havliyle bir çok yere saldırıyor.

Kim ne yapıyor, ne söylüyor? Hepsi ortada...

Vakti geldiğinde hükumete de, muhalefete de, cemaate de eleştirimi esirgemedim, esirgemem. Ben, yakınlarıma dahi dokunsa adaletten ayrılmamam gerektiği düsturuyla büyütüldüm. Bu nedenle haksızlık karşısında susmam mümkün değil!

Sondan başa doğru;
  • Kendilerini terörün önündeki en büyük engel olarak sundular. 
  • Yetmedi "Biz olmazsak doğu ve güney doğuda yoksunuz, gençlerin dağa çıkmasını biz engelliyoruz" diyerek aba altından sopa gösterdiler.
  • "Eğitim sisteminiz 'rezalet', bizler sadece bu 'rezaletin' tezahürleriyiz" minvalinde konuştular. (Tırnak içindeki kelime bana ait değil!) 
  • Eğitim sisteminin adaletsiz olduğunu dershane sisteminin bu adaletsizliği kapattığını, engellediğini savundular.
Daha nice söylemler kullandılar. Ama şu son salvoda nereye nasıl saldıracaklarını şaşırdılar. Ayaklarına basıldı çünkü! Canları daha yanmadan önlem aldılar. "En iyi savunma saldırıdır" düsturuyla hareket ediyorlar. Aşağıdaki sadece bir örneği... 


Bunu hakaret amaçlı kullandılar. Hem de çift taraflı olarak rencide edici/kırıcı olduğuna aldırış etmeden. "Darbe uzantısı yasa" dediler. "28 Şubat'tan daha kötü" dediler. Konuştukça konuştular, yazdıkça yazdılar. Bir süre sonra ağızlarından çıkanı duymaz hale geldiler. Cikcik'te #EğitimeDarbePlanı ve #EgitimeSonDarbe başlıkları altında yazılanlara bir göz atmanızı öneririm.

Birkaç örnek:
  • #eğitimedarbeplanı  ile haset imanın önüne geçmiştir
  • #EğitimeSonDarbe #EğitimeDarbePlanı fakirin daha cahil ve fakir; zenginin daha kültürlü ve zengin olmasına neden olur!!!
  • biraz düşünce ya hu !!! akıl ,fikir ,izzet   ,şeref.
Cemaatlere, tekke ve zaviyelere karşı değilim. Herkes dilediğini takip etmekte de dilediğiyle amel etmekte de özgürdür. Ancak kimse kendini dev aynasında görmeyecek! Hep haklı olduğunu iddia etmeyecek! Yaptığı iyilikleri başa kakmayacak ya da kendini bu dünyada iyiliğin ve doğrunun tek merkezi gibi göstermeyecek.

Daha önce burada ve burada görüşlerimi uzun uzun yazmıştım. Bu nedenle tekrara gerek yok. Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; dershaneler ve dershanecilik sistemi bu milletin sırtındaki kamburdur (zenginden alıp fakire vermek için veya değil!) ve bir an önce kurtulunmalıdır. Bir kez daha çok net söylüyorum: Dershaneler kapatılmalı ve acilen bu düzeni doğuran nedenlerden kurtulunmalıdır.

Not: Dershane sistemini savunacak kişilere peşinen söyleyeyim tüm argümanlarınızı çürütecek, tüm problem öngörülerinize çözüm olacak önerilerim ve cevaplarım var!

Peşin cevap: Girişim özgürlüğü, demokrasi gibi tanımlarla bana gelmeyin, kalbinizi kırarım. Zira ben "kapitalist" ya da liberal değilim!

Yorumlar

  1. Çoğu yazına yorum yapamıyorum ama çokça paylaşmaya çalışıyorum...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...