Ana içeriğe atla

Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!

Bu ünlü deyişi alıp aklımızın bir kenarına yerleştirelim. Karşımıza çıkan her fırsatta da ilk hatırlanacaklar listesine yazalım.

Hükûmetin aşırı güçlenmesine yönelik eleştirilerimi ve endişelerimi de desteklediğim politika ve uygulamalarını da burada çokça yazdım. Cemaat önderi olarak gördüğüm Gülen'in bazı görüşlerini de burada birkaç kez eleştirmiştim. Özellikle Filistin ve Mavi Marmara konusundaki açıklamaları ile İsrail'i savunan düşüncelerinin hiçbirine katılmadığımı hatta telin ettiğimi de belirtmiştim. Bunları aşağıdakileri okumadan önce göz önünde bulundurun.

Malumunuzdur çokça okudum (28 yıl.) Çokça çalıştım (17 yıl.) Hala bir arpa boyu yol gidemediğimi düşünüyorum. Burada daha önce değinmiştim; 27 yaşıma kadar yaptıklarımın, çalıştığım iş kolunun en iyilerinden, tanınmışlarından biri olmak gibi bir hedefim vardı. Şükür ki bu hedefleri ıskaladım. Ancak bu ıskalama çok önemli ve değerli olduğunu düşündüğüm bir anlayışı da beraberinde getirdi: haddini bilmek! Bunu okumaya devam ettiğinizde daha da iyi anlıyorsunuz. Okuduklarınızın yanında okuyamadıklarınızın çokluğu sizi büyüklüğü ile ezer. Bunu anlamak için büyükçe bir kütüphaneye gidin ve ortada durup kendi etrafınızda bir tam tur dönün. Muhtemelen binde birini dahi okumamışsınızdır. Milyonlarca eser barındıran kütüphaneler var. Matematik moda ya bugünlerde; 1.000.000 (Yazıyla: Bir Milyon) eser kayıtlı olan bir kütüphanedeki kitapların binde birini okumuş olmanız için en az 1.000 (Yazıyla: Bin) tanesini okumuş olmanız gerekir. Aldanmayın milyonlarca dediğimde birden çooook fazla olduğunu kastetmiş oluyorum! Sayıdan da önemlisi ne okuduğunuz ya neyse...

Şimdi hiç uzatmadan, kısa ve öz olarak bir kez daha görüşümü yineleyeyim: Gençlerimizin gençliklerini ve ailelerinin maddiyatını sömüren dershane mantığının yıkılmasını istiyorum. Evet bu zihniyetin "yıkılmasını" istiyorum! Neden mi? Çok basit; nasıl çok güçlenen iktidara buradan defalarca karşı çıktıysam, çok güçlenen ister cemaat ister tarikat olsun yine karşı çıkarım da ondan. Buradan gelen parayla çok faydalı hizmetleri yerine getirdiklerini söylemeleri de beni bağlamaz. Benim yıkılmasını istediğim şey; gençlerimizin çalınan gençliklerine değer verilmemesi, eğitim sistemimizin (üniversiteler dahil) üretken ve hayal kurabilen bireyler yetiştirememesiyle ilgili. Elindeki gücü kaybetmemek uğruna bas bas bağıran bir mantığı ne olursa olsun destekleyemem! (Meseleyi önce PKK isteğine, sonra asker tebliğine bağlayan yaklaşım tarzı bunun en güzel örneği...)

Futboldan da bir örnek vereyim hadi. İyi oynayan bir takımı seyretmek zevklidir. Ama karşısındaki Galatasaray'a 6 gol atmış, yetmemiş rövanşta bir 4 daha atmış Real Madrid'ten hiç hoşlanmam. İyi oyunuyla galibiyeti hak etmiş dahi olsa... Elinde olan güçle karşısındakini ezen zihniyeti desteklemem mümkün değil! Ezik psikolojisi işte, hep ezilenin yanında olmayı tercih ediyorum. Evet, ezilen benim dinimden ya da milletimden olmasa da fark etmez. Hele ezenin benim milletim ya da dinimden olmasını asla kabul etmem.

Geçen sene Gazeticiler ve Yazarlar Vakfı'nın (Hizmet'in resmi organı da diyebiliriz) bir açıklaması üzerine Hizmet ve AK Parti başlıklı bir yazı yazmış ve sonlarına doğru "En basitinden "Hizmet nedir?" sorusunun cevabını alabileceğimiz ve belki 5 ya da 10 sene sonra "bunu diyordunuz ama bakın şimdi ne oldu?" diyebileceğimiz bir metne 10 dakikanızı ayırıp okuyun." demiştim. 5 - 10 sene gibi uzun bir süre vermiş olmama rağmen üzerinden daha 1 sene geçmeden geldiğimiz şu nokta herhangi birimizi hoşnut ediyor mu? Hali hazırda, görüşlerine değer verdiklerini söyledikleri önderlerini bile dinlemiyorlar.

Şu an ülkede maddi çıkarı olan herkes cemaat"çi" ve bu cemaatte kendilerinin çok güçlendiği sanrısını oluşturuyor. Bu nedenle bir kez daha hatırlatmak istiyorum: "Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!"

Bir de şunları okuyalım:

"Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!" 7. Sure (A'râf Suresi), 10. Ayet

"Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir." 7. Sure (A'râf Suresi), 146. Ayet

"Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik." 10. Sure (Yûnus Suresi), 14. Ayet

"Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah'a aittir." 22. Sure (Hac Suresi), 41. Ayet

"Rahmân'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selâm!" der (geçer)ler." 25. Sure (Furkân Suresi), 63. Ayet

"İşte ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır." 28. Sure (Kasas Suresi), 83. Ayet

"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez." 31. Sure (Lokmân Suresi), 18. Ayet

"Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, "Bizden daha güçlü kim var?" demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi inkâr ediyorlardı." 41. Sure (Fussilet Suresi), 15. Ayet

"İnkâr edenler ateşe sunuldukları gün, (onlara şöyle denir:) "Dünyadaki hayatınızda güzelliklerinizi bitirdiniz, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız." " 46. Sure (Ahkâf Suresi), 20. Ayet

... ve daha nicelerini, okuyup anlayanlar için.

Yorumlar

  1. Dersanelerin yerine, eğitim-öğretim sistemine bir çözüm getirilmesini isteyenlerin sayısı ne kadar azınlıkta . Bu çok hayret verici.
    Bir çocuk ortalama 4 yıl dersaneye gitmek zorunda ve bu en az 10 bin TL demek. En az 3 çocuk mantığından yola çıkanlar bunun aile reisine maliyetini hiç düşünmüyor. Fakir fukara bedava dersaneye gidiyormuş. Hadi canım! Çok çok zekiyse 1 ya da 2 kişi belki. Fakir kontenjanı diye bir olay yok. Korkunç bir rant var ortada ve bunun kavgasına düştüler özünde...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç