Ana içeriğe atla

Bir şey


Bir şey vardı
Bir şey önce evimde
Bir şey...
Sokağımda, mahallemde, semtimde, yaşam merkezimde

Bir şey vardı daha ilk okulumda
Lisemde...
Kütahya'da bir şey vardı, Ankara'da, Rize'de
Bir şey gittiğim ve gidemediğim tüm şehirlerde, benimle

Her yerde
Her zamanda
Her şekilde
Bir şey vardı

Soruları olmayan cevaplar gibi
Cevaplara ihtiyaç olmayan suskunluklar gibi
Gibi bir şey
Vardı

Boşluk da bir şey midir
Bir yer kaplar mı
Bir mekan bir mekansızlık
Bir şey

Hep bir hedef
Hep bir engel
Hedeflere ve engellere dair bir şey
Vardı...

İçimde bir şey vardı
Çevremde
Benim dışımda, kontrolüm dışında
Bir şey

Adını bilmediğim
Tadını bilmediğim
Sızısı tanıdık olmayan
Bir şey

Bir şey vardı
İçimde bir boşluk diye nitelediğim
Uzay mekanda yer kaplamayan bir şey nasıl var olurdu
Vardı işte bir şey...

Bir şey
Oldu
Ya da olmadı
Bir şey

Bir kapı oldu önümüzde
Anahtarları olmayan
Bazen açık bazen kapalı
Bir şey

Bir şey vardı
Bir kapı bazen elimdeki anahtara rağmen açık
Bir kapı bazen elimde olmayan anahtara rağmen kilitli
Bir şey

Hep bir şey
Vardı diyorum ya
Bir de hep bir şey eksikti
Bir şey

Varların içinde
Yok bir
Eksik bir
Yokluk ve eksiklik hissettiren bir şey vardı...

Olmayan bir şey nasıl var olurdu?
Cevapları kendi içinde saklı olması gereken
Kendiyle çelişik bir sorunun cevabı ne olurdu
Var olan bir şey nasıl yok olurdu?

Bir yerlerde bir şey vardı
Eksik ya da fazla
Var ve yok olan
Pek çok şeye ve hiçbir şeye dair bir şey...

Yoktun ve yoksun işte
Fakat yokluğunla o kadar varsın ki
Her yerde, zamanda ve şekilde
Bir şey, bir şekilde...

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...