Ana içeriğe atla

Aşk

Öğrendiklerim ve öğretildiklerinden kolay kolay vazgeçebilen biri olmadım hiçbir zaman. Hele bir de hafızamda pekişmişse bir bilgi onu oradan kazıyacak çok şey yoktur dünya da. Benim için bu kadar zor olan şey yine de imkânsız değildir. On yılda bir dahi olsa benim de görüşlerimin değiştiği olur. Hatta bazen bir silindi mi o ilk bilgi yeni doğrumu bulana kadar birçok kez değişir. Bunun son örneği de “aşk”.
Aşk denilen olguya inanmazdım. Hayatımın çok uzunca bir döneminde varlığını reddettim. Sonra bir gün aklımda bir soru işareti oluştu. “Acaba” dedim kendi kendime! Çok uzun sürmedi. Yeni gerçekliğim “aşk diye bir şey olabilir ama çok ender olmalı” şeklinde sürüp gitti uzunca bir dönem. Sonra tekrar eski gerçekliğime, yani inkârıma geri döndüm. (Arada ilk öğretiye geri döndüğüm ve orada kaldıklarım da olur.) Ancak şu son dönemde yeniden içimde kuşkular ve soru işaretleri oluşmaya başladı.

İçimde yeni oluşan bu kuşkuların kaynağı bir kitap oldu. Hem de oldukça uzun süre yazarına (Elif Şafak) ve kitaba (Aşk) olan ön yargıma rağmen (Tamam kabul ediyorum. Kitap ön yargımda çok da haksız olmadığımı gösterdi. Ancak yazarı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.) Uzunca bir süre tek bir noktaya odaklanıp yorumladığımı anladım aşkı. “Bu işin bir de ilahi tarafı varmış! Olabilirmiş!” dedirtti kitap. Sonra bir araştırma yapma ihtiyacı duydum. Kur’an’da tek bir yerde dahi geçmiyor.(En azından meal ve tefsirlerde geçmediğini gördüm.) Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde bir kelime (“alâka”) için bu anlamda da kullanılabilir diye yazıyor. (Diğer kitaplarda geçen kelimeler veya eş anlamlılar kabul görmüyor.)

Sonuç mu? Sonuçta değişen bir şey yok. Yine cevapsız ve “doğrusuz” bir olgum var. Soru aynı; “aşk” diye bir şey var mı?

Yorumlar

  1. abi inşallah yoktur ve onun adına yapılanlar hissedilenler hep yanılsamadır o kadar isterdim ki bunu.

    YanıtlaSil
  2. Ilginc dusunmussunuz fakat ask tabiki vardir fakat gecicidir surekli kalmaz yerini ya sevgiye ya nefrete birakir bazi insanlarin asik olmasi zordur ustelik akliyla mantigiyla hareket edenlerin daha zordur basak burcunda olanlarin ozelligi sizde bir basak burcusunuz ve mantigi birakip yuregi dinlemek sizin icin cok zordur eger kalbinize daha fazla zaman ayirip hislerinizi serbest birakin derim sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Son zamanlarda dinlemekten çok keyif aldığım ve bana Nev den mühürlü Kaderim' i anımsatan, bir Levent Yüksel Şarkısı geldi aklıma... "Aşk mümkün müdür hala?"

    YanıtlaSil
  4. Asıl soru; "Aşk nedir?"
    Göreceksin ki herkes farklı cevaplar veriyor.
    Herkesin aşkı kendine..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç