Ana içeriğe atla

Yara döngüsü

Yaralar kabuk bağlar, sertleşir, dökülür ve iyileşir. Peki, ya içerimizdeki yaralar. Onlarda aynı döngüye tabiler mi? Göğsümde bir yara var! Uzunca bir süredir kanıyordu ve kanadıkça acıtıyordu. Son dönemde o yara kabuk bağladı. Sertleşti! Ama dökülmedi. Sem sert, kemik gibi olduğu yerde duruyor. Dokunduğumda hissedilebilecek gibi artık. Oturduğumda, uzandığımda veya yürüdüğümde ben buradayım diyor sürekli. Varlığını hissettikçe unutması daha da zor bir hal alıyor. Bir cerraha başvursam acaba alır mı o sertliği göğsümden? Peki, aldığında iyileşir mi o yara yoksa kanamaya devam mı eder usulca?

Yorumlar

  1. Herkesin içinde o tür yaralar oluyor..Sanıyorsun ki asla kapanmaz ama zaman denen ilaç tüm yaraları kapatıyor..

    Kapanmıyorsa belki de kişi kendisi istemediği içindir bilemiyorum ..Kişisel acılara da yorum yapma saygısızlığında bulunmak istemem...

    Sonuçta dünya fani ve ölüm var..Herşey imtihan o zaman kapansın gitsin yaralar...Her yara insan olma yolunda bir sınav sonuçta...

    Yaraların kurumaması onun acısına dayanabilme gücünü kendimizde buluyoruz anlamı taşır mı ki?

    Hayat işte herkese zor ...

    Her konuda yardımcımız olsun bizi bizden iyi tanıyan Rabbimiz...

    YanıtlaSil
  2. Kanamaz belki artık ama izi hep kalır orada.. Önemli olan oraya bakmamanı sağlayacak yeni şeylerdir. Bakmak aklına gelmiyorsa artık eski yaralara doğruyu bulmuşun demektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi