Ana içeriğe atla

Bunlar "Elit" değil..! Vatansever..!

...
...

Git kebabına devam et sen yine. Şerefin yüzünden hiç eksik olmasın. Benim OKS, ÖSS, KPSS'yi kaçıran gencim/vatandaşım raporla hayatını kurtaramazken. Sen yat yumurtalarının üstüne kebap yap, başında da doktor/hemşire beklesin. Şeref ve haysiyetini sergilemeye devam et… Hipokratmış, doktormuş, yeminmiş, yüksek kalp krizi riskiymiş, karar bozulmasıymış, iyeleşmiş, miş, miş, şerefsizmiş...

Sonra seni bulup deliğe tıkamayan adalet bu yazdıklarımdan sonra beni bulsun. Bulmazsa da…

Bazıları da Ak Parti’ye, hatta bırakın partiyi bu şerefsizlerden sıkıldığı için refarundumda "Evet!" oyu verdi veya verecek diye insanlara hakaret/küfür etmeyi kendine hak ve hatta görev saysın (Ak Partili =! Ak Partiye oy veren [=! : Eşit değil] değildir. Neden mi? 2007 seçimlerinde, bu memleketteki seçmenlerin %46,58’i yani 16.321.291 –On Altı Milyon Üç Yüz Yirmi Bir Bin İki Yüz Doksan Bir- kişi Ak Parti’ye oy vermiş. Geçerli oy toplamı: 35.048.691 –Otuz Beş Milyon Kırk Sekiz Bin Altı Yüz Doksan Bir. “Beğenmeyen okumasın/dinlemesin” demek kimsenin hakaretlerini/küfürlerini ortadan kaldırmıyor.)

Şeref yoksunu insanlardan bu ülke arınacak mı? Bilmiyorum. Ama bazı arkadaşların yazdığı gibi bunun bir “öteki tarafı” var. İlahi adaleti var. Zerre kadar hakkım varsa hepsine haram zıkkım olsun. Tattırdığınız acıların kat kat fazlası peşinizden ayrılmasın. Hantepe, Gediktepe acılarının ne demek olduğunu, burada değilse bile, öteki tarafta en acısından tadın. "…Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta olduğunuzun cezasına çarptırılıyorsunuz..." denilenlerden olun inşallah. Vatanını korumaya gidip sizin pis ayak oyunlarınızda can verenlerinde benim de iki elim yakanızda olsun. (Beddua döner dolaşır edeni bulurmuş ya, eğer ben onların binde biri kadar acı tattırdıysam -herhangi birine- Allah benim de belamı versin.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...