Ana içeriğe atla

Bütünün Bir Parçası


Doğa ve yaşam bir tekrarlar ve aynılar bütünüdür. Bu birçok kişinin bildiğini düşündüğü ama yanlış bildiği “Kaos” teoreminde bile kendini gösterir. Yeterince izlenebilen ve hakkında yeterli bilgiye sahip olunan her şeyin aslında bir düzen içinde hareket ettiğini görebilirsiniz.


Örneğin düzensiz olarak damladığını düşündüğümüz bir musluk bile yeterli süre izlenirse belirli bir seriyi takip ettiği ve kendi içinde bir düzene sahip olduğunu gösterir. Doğada bunun gibi birçok örnek mevcuttur. Yandaki resimde gördüğünüz bitkinin kendini sürekli tekrarlayarak büyümesi gibi birbirinden bağımsız olduğunu düşündüğümüz birçok olayda birbiri ile bağlantılıdır.
Elektronik ortamda yukarıda anlattıklarımı taklit eden bir takım yazılımlar vardır. Bilim adamları bunların grafiksel –fraktal- çıktılarını üreterek rastlantısal olduğu düşünülen bir takım fonksiyonların da kendi içlerinde bir tutarlılık gösterdiklerini ve düzene sahip olduklarını kanıtlamaya çalışırlar (Yanlış anlatmış olabilirim isteyenler detaylı açıklama için fraktal bağlantısını kullanabilir.) Bu resimlerin en küçük parçaları ile sizin gördüğünüz bütünleri birbirlerinin tıpatıp aynısıdır. En üstteki hareketli resim olayı özetleyecektir ve aşağıdaki fraktal resimlerin bazı örnekleri de konuyu pekiştirir sanırım. (“Kaos” ne kadar güzel çıktılar üretebiliyor, değil mi?)

Özetle; en küçük parça bütünün bir parçası olduğu gibi aynı zaman da bütünün ta kendisidir.


Bunca anlaşılmaz şeyi niye mi yazdım? “Ben babamın bir parçasıyım. Babamda dedemin bir parçasıydı. Hepimiz ayrı ayrı bir bütünün parçalarıyız. Parçaların bir araya gelmesiyle oluşan şeyse bütünden tamamen farklı bir şey olabilir. O şeyi ortaya getirenlerse bütünün kendisinden tamamen farklı olabilirler. Peki, öyleyse ben nasıl babam olabiliyorum ve aslında ben babamsam, babam kimdi? …” gibi kısaca özetlenebilecek bir kitabı yeni bitirdim de o yüzden. (Hiçbir şey anlamadıysanız amacıma ulaşmışım demektir. –Biraz kitaba benzesin istedim-)

Bütünün Bir Parçası (Steve Toltz – Pegasus Yayınları) güzel bir kitap. İnternet sitelerindeki ve kapağının arkasındaki yorumları hem hak ediyor hem de yanından bile geçmiyor. Konusuna nereden yaklaşırsanız o şekilde bir çıkarım yapmanız mümkün. Eğer okumak isterseniz küçük bir tavsiye; mümkün olduğunca aralıksız okuyun ve araya başka kitaplar sokmayın. Öteki türlü takip etmesi oldukça güç olabiliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...