Ana içeriğe atla

14 Şubat

Geç kalmış da olsa bir 14 Şubat güncesi yazmasam olmaz. Ne de olsa senenin en önemli günlerinden birinde yapıp ettiklerimden ya da yapıp edeceklerimden bahsetmemek garip olur! Ülke gündeminin siyasete bulanmamış hiç bir konusu kalmamışken sevgililer gününden bahsetmek iç açıcı gelir. Kafamız dağılmış olur.

İki ay sonra evlenecek biri dahi olsam bu sene de sevgililer gününü yalnız geçirdim. Baştan söyleyeyim de sonra aramızda anlaşmazlık olmasın. Sevmiyor ya da sevilmiyor muyum? Allah’a şükür, hem seviyor hem de seviliyorum. Ama karakter meselesi işte toplumun içine işlemiş, “vahşi” kapitalizmin en güçlü silahlarından biri olmuş, bir güne ve basit bir hediyeye indirgenmiş günleri sevmiyorum. Anneler, babalar, sevgililer günü, yılbaşları... Al basit bir hediye bir de çiçek, anneni çok seviyor oluyorsun! Ama dikkat et hediyen mutfakta kullanılacak bir şey olsun! Sevgiline bir tek ya da çok “taş” al. Sizden mutlusu olmaz!

Kılasik bir 14 Şubat yazısı dahi yazamayacak kadar sıkıcı bu mesele...

Ben ne yaptığımdan ve yapacağımdan bahsedeyim en iyisi; kan bağışı yaptım. Bundan sonra da böyle günlerde üzerinden yeterli süre geçmiş olursa kan bağışı yapmaya devam edeceğim. Biri olmazsa ötekine denk gelir zaten!

Bu sene ilk olarak Kurban bayramının son günü aklıma geldi. “Birçok insan “tatilde” ya da bayram telaşında oluyor. Belki kan bankalarının bağışçı sayısı azalıyor ve hasta yakınları kan bulmakta zorlanıyordur.” diye düşündüm. Kızılay kan merkezine gittiğimde, kan arayan hasta yakınlarından başkası yoktu. Bir hasta yakının ihtiyacı olan kanı vererek döndüm. Şubatın başında mesaj gelmişti; hadi gelin çağrısı içeren... Ben de kendi kendime bu işi bir rutin haline getirme sözü verdim.

Kısacası eğer denk gelirse anneler gününde, olmadı, babalar gününde tekrar giderim kan bağışına ve bu böyle devam eder. Evlilik yıldönümü, doğum günleri, dini – milli bayramlar, hicri – miladi yılbaşları...

Hayr yapmak için özel gün beklenmez. Ama neyse ki o kadar çok özel günümüz var ki beklemek sorun değil. Keşke hep beraber özel günlerden başlayarak birbiri hayrına, karşılık beklemeden, güzel işler yapsak. FMK (Faili Meçhul Kıyak) konsepti güzel bir örnek. Kendi bireysel yöntemimizi bulup uygulasak. Öyle kitleleştirmeden kendi çapımızda eylemler yapsak. Bir söz vardı: “Dünyanın daha iyi bir yer olmasını istiyorsan düzeltmeye kendinden başla.”

Geçmiş 14 Şubat Sevgililer gününüz mübarek olsun!.. Gelecektekiler de!..

Not: Bu arada yeni önerilere de açığım. Yeter ki bireysel olarak yapılabiliyor olsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...