Ana içeriğe atla

Yeniden Meksika Sınırı

Uzun zaman önce tanışmıştım eski üçlü; İsmail Kılıçarslan, Tarık Tufan ve Selahattin Yusuf ile. Geçmişten gelen bir tanışmışlık duygusuyla izlemeyi sevdiğim bir programdı Meksika Sınırı. Sonra bir anda ortadan kayboldular. Farklı kanallarda farklı programlar yaptılar. Ama hiç birine ısınamadım.

Şimdi Ülke'de yeniden başladı program. Kaçaklardan sadece İsmail Kılıçarslan var. Ama tarzı hala aynı. İzlenir, izlenmesi tavsiye edilir...

Mariami Abduselişi'den Lazuri Nani-Nana da ilk kez orada dinlediğim Lazca bir ninni/türkü. Dinleyiniz, dinletiniz...

Ne diyordum: "Faklı bir dil farklı bir kültür demektir ve farklılıklar güzeldir."

Ve ekliyordum, "Dil kültürdür ve çok dillilik çok kültürlü olmak demektir ve çok kültürlülük güzeldir."

Sonra, "...ve en önemlisi dostum. Hoşgörü, çok kültürlülükle gelir. Hoşgörülü olmak da ayrı bir güzeldir." diyerek tamamlıyordum.

Ne diyorlardı Meksika Sınırı'nda:

"... Bir Meksika sınırı lazım her memlekete
Meksika’nın kendisine de."

Ve kapatıyorlardı programı:

"Bidayeti olan her şeyin bir nihayeti vardır.
Korkadurun ölümden cümle doğan ölmüşdür.
...Her kim ki aşka müşteri canına od vurmuşlar." diyerek.

Yorumlar

  1. Meksika Sınırını ben de takip ediyordum ta ki başka kanallara gidinceye kadar..Evet ben de Ülketv'ye geri dönen Meksika Sınırı'nı bu hafta izledim bu videoyu da you tube'ye gidip buldum arşivime ekledim... Güzel program kesinlikle.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi