Ana içeriğe atla

Neşet Ertaş

Arkasından söylenen, yazılan hiçbir şey umurumda değil! O, Neşet Ertaş idi. Nokta.

Bu ülkeden, bu diyardan, bu dünyadan bir Neşet Ertaş geçti. Sakın unutmayın!

Diyecek çok şey var ve fakat O'nun da babasından görüp uyguladığı gibi, biri sizin hissettiğinizden, düşündüğünüzden güzelini söylemişse sizin sözünüze ne gerek var!

Not: Arkasından kısır çekişmelere gebe söylemler, davranışlar içinde olanlar; üstadı belki hiç dinlememişler ya da çok dinlemişler ama hiç duymamış, hiç mi hiç anlamamışlar. O kadar cahiller ki dünyanın rengini bile anlamamışlar.

Ah Yalan Dünya

Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın
Bende gülmedim yalan dünyada
Sen beni gönlünce mutlumu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım boş yere kandım
Rengi gönlümde solan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu
Sana karşı benim hayalim çoğdu
Felek bulut oldu üstüme yağdı
Yaşları gözüme dolan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

----
Delikanlı!

Dinler isen sana bir şey söyleyim,
Gönüllüye gönül ver delikanlı,
Gönülsüz olanın gitme peşinden,
Sana olmadığını der delikanlı.

Gönülsüz gövdeye elin uzatma,
Aman sakın böyle bir hata yapma,
Zorbalık eyleyip yanlışa sapma,
Biraz kendine gel, dur delikanlı.

Yare yar olmadın kendini tanı,
O zaman bilirsin canı,cananı,
Tanı gönlümde yatan aslanı,
Ona saygıyınan var delikanlı.

Sevda ateeştende betermiş derler,
Hasreti burnunda tütermiş derler,
Her gönülde bir aslan yatarmış derler,
Gönüldeki aslan yar delikanlı.

Tepeden bakarak konuşma boşa,
Dengesiz sevgiler gider mi boşa,
Engin ol,aslanın gönlünü okşa,
Eğer yaralıysa sar delikanlı.

Garibim zorunan gönül alınmaz,
Gönülsüz gönüle sahip olunmaz,
Kıskançlık deliliktir, çare bulunmaz,
Bunu bir bilene sor delikanlı.

Yorumlar

  1. Neşet Ertaş'ın kendi ağzından:

    "Baba," dedim "Neden sen kendin beste yapmıyorsun, türkü üretmiyorsun?" dedim. "Oğlum," dedi "ozanlar birbirinin devamıdır." dedi. "Eğer benim demek istediğimi benden evvel gelip giden bir ozanımız yazmış, gitmiş ise bana o bir miras bırakmıştır. Saygıyla anarak onun sözlerini havalandırırım." dedi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...