Ana içeriğe atla

Beyoğlu - Yaşam tarzıma dokunma!

Yaşam tarzıma dokunma!

Ben istediğim yerde istediğim şeyi yaparım!

Tütün yasağı beni ırgalamaz! En alasından kapalı mekanda da sigara içerim!

Masamı kaldırırsan da sokakta içki içerim!

Yere tükürmek yasak! Ama olsun ben magandanın önde gideniyim! Onu yaparım!.. Bırak tükürmeyi hatta kusarım!..

Otobüste biriyle kavga edipte altta kalınca çıngar çıkartır, işi kıyafetime bağlamaya çalışır, karakol, adli tıp savcılık gezerim!

Yasa, kanun, kural ve nizam namına ne uygulanırsa karşı çıkar, kendimi anarşist yerine koyar sonra da teröristlere kızarım!

Sana ne!

Beni alır bir takım "demokrasi", "özgürlük" yanlısı gazete ve televizyonlarım manşetlere, ana haber bültenlerine taşır. Gururlanırım!

Kullanıldığım hissi aklımın ucundan geçmez!

Her çıkan sosyal ağ illetine üye olur, oralarda gruplar kurar, isyan edilebilecek haber kollarım!

Takma isimler altında birinin sevdiğine diğerinin saygı duyduğuna söverim! Hatta başkalarının da sövmesi için guruplar kurar sonrada bir başkası bana niye sövüyor diye kapı kapı gezerim!

Giderim bir şairin mezarına şarap dökerim, hem de ailesinin "Çiçek dışında birşey bırakılmaması rica olunur" tabelası dikmesine rağmen. Sonra da "Bakın görün insanı yattığı yerde bile rahat bırakmıyorlar" diye ahkam keser, üste çıkarım!

Daha neler neler yaparım! Kısaca her .oka diklenirim! Birileri bana diklendimi avazım çıktığı kadar bağırırım.

Ben bu ülkenin "demokrasi" ve "özgürlük" isteyen azınlığıyım!

Azınlığın "tahakkümüyüm"!

Çoğunluk mu?

Bana ne!

Ne halleri varsa görsünler! Ben kendi özgürlüğümün peşindeyim!




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi