Ana içeriğe atla

Atesle Oynayan Kiz (The Girl Who Play with Fire)

Stieg Larsson’un Milenyum("Millenium") serisini okumaya devam ediyorum. İlk kitabı bitirdiğimde diğerlerini ara vererek okurum diye düşünmüştüm ki öylede yaptım. Araya birçok kitap girince ikinci kitap daha yeni bitti. Ancak üçüncüyü ara vermeden okumak elzem oldu. Bir ön uyarıda bulunayım; eğer ikinci kitaba başlamadıysanız ve Türkçesinden okumayı düşünüyorsanız üçüncü kitabın çevirisi çıkmadan başlamayın. Zira sonra çok canınız sıkılabilir beklerken.
Daha henüz ilk kitabın filmini seyretmediğim için kafamdaki tasvirlerden hareketle hırçın ama sempatik bir karakter çizmiştim Lisbeth Salander için. Geçmişinde yaşadıkları nedeniyle erkeklerden nefret eden, gardı sürekli yukarıda hafif efemine bir havası olduğu hissini yaratmıştı ilk kitap bende. Ancak ikinci kitaptan sonra Lisbeth karakteri çok daha asi, daha sert ve biraz daha tutarsız bir yer edindi kafamda. Esas kızımız kitapta kısaca; “Salander, kadınlardan nefret eden erkeklerden nefret eden bir kadın.” olarak anlatılıyor.

Kitapta en hoşuma giden şey dostluğun işleniş şekli; ne yaparsanız yapın, nasıl gözükürse gözüksün kendini dost olarak gören kişilerin nasıl davranması gerektiği…

Eğer üçüncü kitapla birlikte seri iyi bağlanırsa, Millenium serisi en iyiler listeme rahatlıkla girecek.

Not: Kitabın hepsinin Türkiye üzerinden değerlendirmesi çok komik olacak sanırım.

Yorumlar

  1. ben 1. okudum daha ikincisini almadım nedense bu ser halinde ki kitaplar hep itici geliyor bana..

    3.beklemeliyim galiba :))

    güzel bir gün diliyorum

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...

Hazırlıklı olmak...

Türkiye'de 6 Şubat 2023 günü öyle bir deprem fırtınası yaşadık ki 10 şehrimiz hayatı tamamen durdurcak bir yıkımla karşı karşıya kaldı. Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman gibi şehirlerimiz afeti aynı gün 2 kez yaşadı. Bu çağda bazı şeyleri uzun anlatmak çok zor. Çağ hızlı tüketim çağı ve bu nedenle uzun metinlerden hoşlanmıyoruz. Eğer varsa eskiler bile videoları tercih ediyor. Böyle bir girizgaha ne gerek vardı inanın ben de bilmiyorum. Belki de o kadar doluyum ki kısa kısa yazıp geçmek canımı sıkıyor. 17 Ağustos 1999 depreminde organize olabilecek bir ortam yokken sivil inisiyatif ile herkes bir işin ucundan tutmaya çalışmıştı. Naçizane bir şekilde ben de katkıda bulunmak için bir ekibin parçası olarak bölgeye gitmiştim. Elimizde 4 kamyon malzeme ile sokak sokak dolaşmış ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeye çalışmıştık. Sonunda ihtiyacı olanlara tam anlamıyla ulaşamadan ve bir yaraya doğru düzgün merhem olamadan dönmek zorunda kalmıştık. Yardım malzemelerini teslim ede...