Ana içeriğe atla

Beni sana anlatırlar

İnanma
Gerçi bilirim inandıramazlar
İnanamazsın

Gelir bir fotoğraf gösterirler sana
Yanımda bir kız, gözlerim mavi gözlerinde
İnanmazsın

Başka bir fotoğraf daha çıkartırlar
Yanımda başka bir kız, sarışın saçlarında ellerim
İnanmazsın

"Daha bitmedi" derler, bir tane daha çıkartırlar
Yanımda bir başka kız, bembeyaz elleri ellerimde
İnanmazsın

Yetmez, bir sonraki gelir
Yanımda bir kız, öyle kırmızı ki dudaklarıma değen dudakları
İnanmazsın

Dayanamaz sorarlar sana
"Daha ne görmen lazım" diye
"Cevap uzun, ayrıca inanmazsınız" der kestirin atarsın

Sonra ısrarlara dayanamaz
Başlarsın anlatmaya
"Bir" dersin, büyük ve kalın harflerle
"Onun fotoğrafları siyah beyazdır hep"

"Ve iki
Bakışları kırıktır hep o fotoğraflarda"
"Ve üç" dersin
"Bir de benim dahi elimi tutmamış, saçımı okşamamıştır ki
İnanayım bir başkasıyla yaptıklarına"
"Ve dört" dersin
"Hele o mavi gözlü kız yok mu
Tamamen palavra
Renksizdir onun gözleri yoksam karşısında"

Beş dediğinde belki
"Tamam" der vazgeçeler
"Daha durun" der tamamlarsın belki
"Ayrıca bende o göz yok ki görsün sizin gözleriniz gibi
Bir de sizde de o anlayış yok ki bilin beni onun gibi"

Bilirim
Beni sana anlatırlar
Seni bana anlattıkları gibi
Bilirim
İnanmazsın sen de benim inanmadığım gibi...

Yorumlar

  1. Bazen 'insan gerçekten kör' oluyor .İyi ki malesef mi bundan pek emin değilim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç