En dik duranımız en korkağımızdır; düşmekten, düşüp de kendi yalnızlığıyla yüzleşmekten korkar.
Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...
Hep öyledir.
YanıtlaSilne kadar da doğru.
YanıtlaSilGörüşmek üzere
www.bakbuharika.blogspot.com
İşte hemen tam bu noktada dost (çoğu zaman iman hakikatleridir bize dost olan) telkinleri yetişiyor imdadımıza;
YanıtlaSilYalnızlığımız zahiridir ve hiçbir zaman yalnız değiliz evelallah.. Dost edindiğimiz bir davamız var bize yar ve yaren olan.. Ve o an keder bulutları dağılır etrafımızdan. Sevinç ışıklarına gark olur ahvalimiz. Şimdi muzdaripliğimiz biter bilakis mesruruz artık ve candan duâcıyız can dosta.
Dua ve selam ile..