Ana içeriğe atla

Af

Bazen biri çıksın bir başkasını tanıdığınızdan bir başka şekilde anlatsın istersiniz. İstersiniz ki çok daha farklı olsun yaşananlar. Bazen biri çıksın daha dünden inandığınız yalanlar söylesin istersiniz.

Yalan da olsa gerçek de olsa biri çıksın başka bir resim çizsin istersiniz. Gördükleriniz, duyduklarınız, yaşadıklarınızdan farklı... En azından rengini, arka planını değiştirsin istersiniz hatıralarınızda bir türlü solduramadığınız o resmin.

Sizce çok basittir istediğiniz. Sadece güvendiğiniz biri çıksın ve değiştirsin istersiniz. Bir hamur misali yeniden yoğrulsun, üstü kabuk bağlamasın, beğenmezseniz yeniden şekillendirilebilsin istersiniz.

Ama ne resmi boyamaya, ellerinizi boyaya bulaştırmaya isteklisinizdir ne de ellerinize hamur bulaşması hoşunuza gider.Yakıcı bir kor değildir maşa ile tutmaya çalıştığınız. Alabildiğine soğuk bir buzdur... Buz gibi gerçektir kaçtığınız. Ve soğuk da yakar bilirsiniz. Bilirsiniz de biri gelsin ve sıcaklığıyla eritsin istersiniz.

Biri çıksın ve AFfetsin istersiniz... Biri çıksın ve AF desin...

Sizin yerinize AF desin...

AFfetsin sizin yerinize...

Yorumlar

  1. İstersiniz ama bir taraftan da bilirsiniz ki bunun gerçekleşmesi çok zor.
    Yapılabilecek ne varsa sadece sensindir muhatabı. Sana kalmıştır.
    Yapabilirsen....

    YanıtlaSil
  2. İstersin ki biri çıksın kim olduğunu sana hatırlatsın kaybolmuşluğun karanlıklarında yolunu bulman için ışık olsun...

    YanıtlaSil
  3. Affetmek gerçekten var mıdır? Birini pişman olduğu, bir şekilde bedelini ödediği ve bizden bunu dilediği için affedip, hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir miyiz kaldığımız yerden? En azından dener miyiz? Yoksa affetsek bile, bu sefer sırf bunu yaptığımız için; kendimizi affedemediğimizden dolayı mı hiçbir şey eskisi gibi olmaz? Hep eksik kalır bir yan, hep yanlış olur zaman, hep dikenli olur bir söz, başka türlü bakar her seferinde göz?

    Bir yerlerde okumuştum; unutmak affetmektir, diyordu. Unutmak diye bir şey olmadığına göre o halde affetmek de yoktu. Anlayacağın o ki; olmuyor yani; ne yapılırsa yapılsın birinden biri affetmiyor, affedemiyor. Ya karşısındakini ya da kendini...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...