Ana içeriğe atla

Ünlü mü olmak istiyorsun?

Hemen cevabı vereyim; kendini ya ergenekon'a bağla ya da R.Tayyip Erdoğan'a hakaret et olsun bitsin. Daha güzeli cemaat diye bir eleştiri nesnesi bul, eleştiriyorum diye yücelt göklere çıkart o kadar. Din ya da inanca hakaret etmeyi, dalga geçmeyi de tercih edebilirsin.

Eleştirinin sınırları yoktur. Yanlış gördüğünü gördüğün ve anladığın şekliyle söyleyebilir, çizebilirsin. Yorum senindir. Kendini nasıl ifade ediyor olursan ol fark etmez. Olayları terörize etmeden, kargaşaya sebep olmadan ya da bir başkasına zarar vermeden yapılan eleştirinin ne şeklinin ne de içeriğinin bir önemi yoktur.

Bir bireyi -makamının hiçbir önemi yok- ya da görüşünü eleştiriyorsan sınır sensindir. Ancak bir topluluk ve topluluğun saygı, sevgi duyduğu daha da önemlisi inancı haline getirdiği bir şeyi eleştirmek tamamen farklı bir olgudur.

"Allah yok, din yalan" dediğinde eleştiri yapabileceğin nesne sınırını fazlasıyla aşmış olursun. Hele ki bunu gizli gizli yapıyorsan daha da içinden çıkılamaz bir hale getirmiş olursun işi. Bir şeyi inkar etmek başka bir şey, onunla dalga geçmek başka bir şeydir.

Eğer zorlamaya devam ediyorsan bunun altında başka bir sebep ararım ben.

Önceki yaptığını, yani inançla dalga geçme olayını görmezlikten gelsek aşağıdaki eleştiri hiç de yadırganacak bir şey değil. Göz senin, anlayış senin, yorum senindir.


Ama şimdi bir savcı işlem yapacak bunu çizen hakkında. (Atatürk ile ilgili koruma kanunu var, Erdoğan ile ilgili değil.) Sonra bir kısım medya vur patlasın çal oynasın haberleri yapacaklar. Ve... nur topu gibi bir ünlümüz daha olacak. Dergileri yok satar bir süre... Zaten birkaç bin falan basılıyor muhtemelen. Hemen baskı adedini de arttırırlar.

Bir kısım insan birilerini eleştiriyor, dalga geçiyor gözükerek yolunu buluyor. Bir partiye, ideolojiye yada inanca "söverek", kendini karşı gruplara daha iyi satıyor. Din ile inançla dalga geçerek okur kitlesini arttırmayı hedefliyor. Sırf kendi çıkarı için yapmayacağı hiçbir şey yok bu tiplerin. İşte en büyük inançsızlıkta bu. Geri kalanını eleştirmeye bile gerek yok...

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç