"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
...
Benimsemedim. Çünkü ben basit bir yaşama inanırım. Dünya görüşüm de, ahlakım da son derece basittir. Ayrıcalık istemeden, iktidar olmadan, en doğru benim düşüncemdir demeden yaşamak*. Yeryüzünün annemiz olduğuna inanırım, toprağın, suyun, gökyüzünün bütün canlılara ait olduğunu düşünürüm. Tıpkı toprak gibi, su gibi, gökyüzü gibi bilginin de hepimize ait olduğuna inanırım. Birilerinin öğrendiklerini sır adı altında kendilerine saklamasını ayrıcalık sayarım, bunu kabul edemem. Birilerinin nefislerini terbiye adı altında, yaşamı küçümsemelerini kabul edemem.
...
İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırmasından korktuğumdan değil. İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok kızım. İyilik de kötülük de içimizde, bizimle beraber doğdu, bizimle birlikte yok olacak.** Önemli olan yaşarken neyi seçtiğin, hem de cennet ödülü ya da cehennem cezası olmadan. Hem de ölüp gideceğini bile bile. ... Bence yaşamak bu kadar basit, aynı zamanda bu kadar güzel, bu kadar heyecan verici. Bütün mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte."
Dostum, yukarıdakiler Ahmet Ümit'in Bab-I Esrar'ından alıntı. Şiirin Mevlana'ya ait olduğunu söylemeye de gerek yok herhalde.
Hani geçen gün 'Bunca şey okuyorum, yüzlerce sayfalık bir kitaptan bazen bir cümle bana yetiyor' benzeri bir şey söylemiştim. Bunun yukarıdakilerden daha iyi bir örneği olamazdı herhalde. Belki de bu yüzden okuyorumdur. Ne dersin? Satır aralarında kendime ait bir şeyler, beni tanımlayan kelimeler ya da dile getirmekte yetersiz kaldığım düşüncelerimi arıyorumdur. Ahmet Ümit, Susan'ın dilinden "Bütün mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte" derken benim sessiz düşüncelerimi bilmem kaç yüzüncü baskıda haykırmaya devam ediyordur.
Mevlana da ne güzel söylemiş; "Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Evet, hepsi gitti. Her biri geri döndürülemez bir şekilde çıktı ağzımızdan, kulaklarımız duydu, gözlerimiz gördü, nefsimiz hissetti ve bitti. Kötüler unutuldu, iyiler bozulmasın diye korunup saklandı.
Yukarıdakilerin üstüne ne söylenebilir ki! Söylenmesi gereken söylenmiştir...
* Doğruluğunu aklımda hep bilip yapamadığım. Haklı da olsam, kendimi tamamen doğru da bulsam susma çalışmalarımla geliştirmeye çalıştığım eksik yönüm.
** İyilik bizimle doğar ve fakat kötülük öğrenilen bir şeydir. Ayrıca iyilik de kötülükte bizden sonra öğrettiklerimizle yaşamaya devam eder.
*** Kitabın üstüne söylenebilecek bir diğer sözde bazı yorumların salt gerçek algısı yaratmış olduğu. Ancak bu diğer kaynaklardan doğrusu bulunarak aşılabilecek küçük bir detay.
güzel kitaptı okunalısa :) Ahmet Ümiti zaten çok severiz birde ayrı severiz ama mutlaka Bir İstanbul Hatırasınıda okumalısın tavsiyemdir
YanıtlaSil