Ana içeriğe atla

Ben ve "biz"

Ben ve biz, iki zamir… Birinci tekil ve birinci çoğul şahıs zamiri…

Uzun zamandır ne yapıyorsam “biz” için yapıyorum. Bir iş varsa eğer yapılacak ve benden başka biri bunu yapabiliyorsa bunu, ona bırakıyorum. Yok, eğer kimse yoksa ben yapıyor ve “biz” olarak imliyor ve o şekilde yoluma devam ediyorum. Özel ilişkilerimde de aynı yolu izlemeye çalışıyorum. Bencil, ben merkezli istekler yerine “biz” zamirinden hareket eden ve sonuçta ortaya herkesin hoşlanacağı sonuçlar çıkartacak şekilde hareket etmeye çalışıyorum. (Kişisel olarak yapmam gereken hiçbir şeyi hiçbir zaman başkalarına yaptırmadım bugüne kadar. Bundan sonra da yaptıracağımı sanmıyorum. O yüzden bunu benim yapmam gerekenlerle karıştırmamanızı rica ediyorum.)

Bunları yaparken de “biz” zamirinin dışında kalan herkese bunu “biz” kavramı içinde sunmaya çalışıyorum. Bu bazen bir adım geride kalıp izlemek anlamına geliyor, bazense ufak bir geri destekle işlerin benim dâhil olmadığım halde yürümesi anlamına geliyor. Kesinlikle bunun aldatmaca ya da öyle bir şey olduğunu düşünmedim bugüne kadar. Hatta son zamanlara kadar bunu bilinçli bir şekilde yaptığımı bile söyleyemeyeceğim. Sonuçta işlerin bir bütün yani “biz” tarafından ele alındığı ve ortak bir karar ve uygulamayla hayata geçirilmesi, benim için hayat felsefesi gibi bir şey. Bu daha güçlü durabilmek adına bildiğim en iyi yol.

Ancak önceleri de farkında olmakla beraber, artık iyice ayrımına varmış olarak, başkalarının olaylara böyle yaklaşmadığını görüyorum. Benim tüm çabalarımla “biz” kavramı içine sokmaya çalıştığım şeyler dönüp dolaşıp başkalarının üzerinde ve yaptıklarında “ben” kavramında hayat buluyor. Kendi yaptıklarım adına bundan rahatsız olmamama rağmen, artık kendimi Don Kişot (Don Quijote) gibi hissetmeye başladım. Ben tek başıma oturmuş bir “biz” sonucu inşa etmek isterken diğerlerinin bireysellikleri yapmaya çalıştığımız şeye zarar vermekten başka bir işe yaramıyor. Elbette, benim istemem bunu doğru yaptığım anlamına gelmiyor. Sadece doğru şeyi istediğim ve bunun için çaba harcadığım anlamı taşıyor.

Şimdi? Şimdi tüm yapıyorum, ediyorum fiillerini yapıyordum, ediyordum fiilleriyle baştan okuyabilirsiniz. Buna bireysel çabadan yoksunluğu da ekleyip beni bulursunuz; eskisinin tam tersi kendinden ve yaptıklarından pekte haz etmeyen bir Erkan! Benim için “biz” zamiri, birkaç şey dışında neredeyse tüm hayatımı terk etmek üzere…

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...

Hazırlıklı olmak...

Türkiye'de 6 Şubat 2023 günü öyle bir deprem fırtınası yaşadık ki 10 şehrimiz hayatı tamamen durdurcak bir yıkımla karşı karşıya kaldı. Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman gibi şehirlerimiz afeti aynı gün 2 kez yaşadı. Bu çağda bazı şeyleri uzun anlatmak çok zor. Çağ hızlı tüketim çağı ve bu nedenle uzun metinlerden hoşlanmıyoruz. Eğer varsa eskiler bile videoları tercih ediyor. Böyle bir girizgaha ne gerek vardı inanın ben de bilmiyorum. Belki de o kadar doluyum ki kısa kısa yazıp geçmek canımı sıkıyor. 17 Ağustos 1999 depreminde organize olabilecek bir ortam yokken sivil inisiyatif ile herkes bir işin ucundan tutmaya çalışmıştı. Naçizane bir şekilde ben de katkıda bulunmak için bir ekibin parçası olarak bölgeye gitmiştim. Elimizde 4 kamyon malzeme ile sokak sokak dolaşmış ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeye çalışmıştık. Sonunda ihtiyacı olanlara tam anlamıyla ulaşamadan ve bir yaraya doğru düzgün merhem olamadan dönmek zorunda kalmıştık. Yardım malzemelerini teslim ede...