Ana içeriğe atla

Siyaset

…ve bir hazan baharıdır gidiş. Gurur yapıp gittiğinizde geri dönmek aşağılık bir iştir, hazan hüznü taşısa da hayatınıza. Evet, Deniz Baykal bu hafta başında CHP’deki uzun saltanat döneminden ayrılmak zorunda kaldı. Kendi adıma bu işe sevinmedim desem yalan olur. Ama “Gelen gideni aratır.” Anlayışı da sürekli aklımı kurcalıyor.

Ben olaya daha farklı bir açıdan bakıyorum. Daha düz bir mantıktan hareket ediyorum. Şöyle ki, sözcüklerden, sözlüklerden düz anlamlar çıkartmayı denediniz mi hiç? Bunun için benim kullandığım bir yöntem var. Türkçeden Türkçeye bir sözlük genel anlamlar verebiliyor. Başka bir dilden bizim dilimize giren kelimelerde bu anlam çok sığ kalabiliyor bazen. Siyaset kelimesini örnek alalım. Siyaset, Türkçede “politika”, “ülke yönetimi” anlamlarını taşıyor. Ama farklı dillerdeki karşılıklarından Türkçe çeviri yaptığınızda daha açıklayıcı anlamlar elde edebiliyorsunuz. Örneğin, “politics” siyasetin İngilizce karşılığı. “politics” kelimesinin Türkçe karşılıkları en başta yine bildiklerimiz. Ama biraz daha incelediğimizde; “politik oyunlar”, “entrikalar”, “parti entrikaları” gibi anlamlara ulaşabiliyoruz. Buradan hareketle bu işi yapanların karşılıklarını kontrol ettiğimizdeyse (“politic”); “çıkarcı”, “kurnaz” gibi sonuçlar çıkıyor karşımıza.

Evet, işin özüne gelmek gerekirse çok muhterem bir siyasetçimiz olan Deniz Baykal artık herkesçe malum bir tongaya düşme olayı yaşadı! Geçen hafta hiçbir tarafını onaylamadığım bir süreç yaşandı. (Gizli kayıt, mahremiyet ihlali, hakaret, aldatma, uygunsuz ilişki v.b.) Ancak yukarıdaki kelime anlamlarına baktığımda bunları pek de yadırgamıyorum. Yaptığınız işin açıklaması “entrika”, “politik oyun” ve yapan kişinin unvanı da “çıkarcı”, “kurnaz” gibi anlamlar taşıyorsa her olay beklendiktir. Yoksa siz “siyasetçi” olarak "siyaset" yaparken sadece size “çıkarcı”, “kurnaz” ya da yaptığınız işe “parti entrikası” denildiğini mi sanıyordunuz!

Yorumlar

  1. Erkancığım, bunca senelik japonla koltuğuna yapışmış Baykal 'ın bu şekilde çarçabuk istifası garip gelmedi mi? sana da. Görüntülerin ilk 10 saniyesini seyrettiydim. Hiçbir netlik ve kişinin o olduğunu ispat edebilecek bir detay yok. Yani isteseler anında kasedi yalanlayabilirler ve kimse de aksini ispat edemez. Hatta her ünlü için benzer bir kayıt demo olarak çekilip gösterilebilir bunun ispatı olarak da. Ama nedense hiçbir inkâr olmadan adam direk istifa etti. Bana göre mantık bağlantıları oturmuyor işin içinde iş olduğu aşikar. Ama ne iş olduğu yakın vadede çıkar diye umuyorum.
    ;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...