Ana içeriğe atla

Ustalara Saygı

Tanıyanlar ve burayı okuyanlar bilir, bilmeyenler için bir kez daha hatırlatmış olayım; hemen her şeye geç başlamış ve yaşamışımdır bugüne kadar. Bu gece bir geçi daha yaptım; Lüküs Hayat'ı izledim sahnede. Eğer bir listeniz varsa şunları mutlaka yapacağım diye bu oyun o listeye girmeye değer.


Hele ki Zihni GÖKTAY ustama saygımı özellikle belirtmek istiyorum. Bunca senelik oyunu günümüze göre o kadar güzel sundu ki, ince espriler, göndermeler ve oyunun en düştüğü yerlerde tüm sahneyi sırtlamalar. Adını bir kez daha saygıyla anıyorum. O kadar usta ki, mikrofonu sustu hemen o anda sahne arkadaşına biraz daha yaklaşarak sorunu çözdü. One minute ve Residence esprilerinde tüm salon, sahnedeki oyuncularda dahil, gülme krizine girdik.

Oyunun sonunda ki neredeyse 5-6 kez tekrarlanan ve herkesin ayakta alkışladığı şarkı ve dans için söylenecek çok şey var. Ama gidip görmeniz lazım. Zihni GÖKTAY üstadım büyüksün. Dün akşam ayakta alkışladım bundan sonra da hep öyle olacak. Bu arada oyunun yönetmeninin Haldun DORMEN olduğunu da belirteyim.

Dün akşam bizimle gelmeyi planlayıp sonradan gelemeyenler için gerçekten çok üzüldüm. Böyle bir gösteriyi hem de bizimle izleme fırsatını kaçırdılar. Son bir not düşeyim. Eğer daha önce seyretmediyseniz bu oyunu kaçırmayın derim. Seyrettiyseniz de bunu da görün emin olun hiç bir şey kaybetmeyecek ama ustalarla çok güzel ve eğlenceli bir akşam geçireceksiniz. Kendi adıma her sene yeniden yapsalar yeniden giderim artık. Dün gece için herkese yeniden teşekkür ediyorum. Son olarak burada adını anmadığım oyunda emeği geçen herkesi bir kez daha ayakta alkışlıyorum.

Not: Oyunun saatleri ve sahne bilgilerine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...