Ana içeriğe atla

İstanbul Efendisi

Güzel bir gündü, İstanbul’da yaşadığıma minnettar olacak kadar. Biraz orada biraz burada dolaşıp duruyorum geldiğimden beri. Dostları, arkadaşları ve akrabaları görüp vakit dolduruyorum. Birçok şeyi özlemişim aslında, bunları sıralamak mümkün bile değil. Ancak bunlardan biri var ki bugün kesinlikle doydum, tiyatro. Yakın dostlarla izlenecek keyifli ve kaliteli bir oyun gibisi yok.

Bu akşamki keyif ve neşemizin adı İstanbul Efendisi ve birçok yerde de okuyabileceğiniz gibi oyun gerçekten iyi. Eğer vaktiniz varsa ve müzikli oyunlardan hoşlanıyorsanız mutlaka izleyin. Oyundaki İrfan karakterini özellikle çok beğeneceksiniz. Hele ki bizim gibi yanınızda götürebileceğiniz, adı İrfan olan bir arkadaşınız varsa gülme krizlerinizin normalden biraz daha uzun süreceğini söyleyebilirim. Oyunun yönetmeni birçoğumuzun tanıdığı bir isim olan Engin ALKAN. Bu oyunda kesinlikle takdire şayan bir iş çıkartmış. Tek tek oyundaki oyuncuları sayamayacağım ama emin olun her biri diğeriyle yarışacak kadar iyi performans sergiliyor. Oyun hakkındaki detaylı bilgiyi ve daha da fazlasını http://istanbulefendisiardiyesi.tr.gg/ adresinden edinebilirsiniz. Şimdiden iyi eğlenceler dilerim.

Bu arada ben oyunu Sadabad Sahnesinde seyrettim. Sadabad Sahnesinde oyunu her yerden seyredebilirsiniz. Öyle ki oyuna yer bulmanız oldukça zor oluyor. Burada Tuğba’ya bir kez daha teşekkür etmek istiyorum yerlerimizi ayarladığı için.

Oyundan çıkışta Vefa Bozacısı’nda aldık soluğu. Ancak hayallerimiz yıkıldı. Çünkü kapalıydı. Oradan tam anlamıyla bir U dönüşü yapıp Balat İşkembecisi’ne gittik(Teşekkürler Emre). İstanbul’dan aylarca ayrı kalınca her yeri ayrı bir güzel geliyor. Bu arada bugün Süheyla’nın doğum günü ve yeni yaşını ilk kez bizimle birlikte orada kutladı maalesef. Bir kez daha doğum gününü kutluyorum arkadaşım, her yeni doğacak gün yeni mutluluklarla gelsin.

Yorumlar

  1. benim içinde çok güzel bir gündü hem çok eğlendiğim hemde çok duygulandığım bir gündü.tekrar bir arada olmak çok güzel...arkadaşlık çok önemli...yıllar sonra tekrar bir arada olmak çok güzel...teşekkürler erkan,teşekkürler çiğdem.teşekkürler süheyla,teşekkürler barış...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...