Ana içeriğe atla

Boşluk

Zaman hayatın belirli dönemlerinde kendi yasası gereğince farklı hızlarda akıyor. Bebeklikte, çocukluk, gençliğe kadar çok farklı, gençlik döneminde daha farklı... Ama orta yaşlara geldiğinizde bu kavram zıvanadan çıkıyor sanırım. Az önce buradaki son yazımı okudum. Üzerinden 1,5 yıldan fazla zaman geçmiş. Soran herkese söylediğim gibi uzunca bir zamandır "hayatın rutinine sıkışıp kalmış" durumdayım. "Rutin" ne çok severim!

Oysa ne çok şey oluyor hayatta... Örneğin, 4 ve 5,5 yaşlarında iki çoçuğum var. Onların günlük akışı bile ciltler doldurur. Bugün ufak olan yapboz parçalarından teleskop yapıp; "Baba bak bununla göğe bakıp yıldızları görebiliriz." dedi. Ama heyhat rutine sıkışmışlık işte. Zaman onlar ve benim için farklı işliyor!

Yıllar yılları kovalamış 20 yıldan fazladır aynı kişilerle birlikte çalışıyoruz. Muhtemelen bazılarıyla anam-babamdan bile fazla zaman geçirmişim. Ne garip...

Son sene içerisinde iki büyük çınar vermişim toprağa; önce babanem ve sonra ananem. Öyle lafın gelişi değil ha bizzat ellerimle... Hataları, günahları, sevaplarıyla ne çok yaşanmışlık barındırmışlar içlerinde. Çocuklarımın bile onlarla anıları var. Onlardan öğrenmişlikleri var. Çok ama çok önemli bir devrin son halkaları da yok artık. Allah cennet mekanda yeniden buluşmayı nasip etsin. İkiside ne zor koşullarda ne hayatlar yaşadılar. Gidişleri de hayatları gibi zor ve onlar için çok yıpratıcı oldu. Yaşanmışlık ve anılar güzel şeyler! Onlara ve dedelere ulaşabilmek, onlarla yaş alabilmek ne büyük nimet. İnşallah çocuklarımında böyle fırsatları olur.

Çok eksilmişiz! Beklediklerimizi değil de bekelemediklerimizi sınav olarak konmuş önümüze hayat. Biz planlar yaparken o koca değirmen taşını unutmuşuz.

Yine geçtiğimiz yıl kısa bir süreliğine diye üzerimdekilerle yola çıkıp "plandemi" nedeniyle 6 aydan fazla bir süre ata yurdumda kaldım. Rize ne güzel yer. Keşke biraz daha yakın olsa... Toprakta, güneş altında, açık havada çalışmaktan mıdır? Bilmem! 2020'nin yasaklarını ilk 6 ay neredeyse hiç hissetmedim. Hem de çok yoğun masa başı çalışmalarına, telekonferanslara ve yazılmış 100 binlerce satır koda, sayfalarca okumaya rağmen.

Bu arada İlahiyat bitmiş. Çoktan yerine iki bölüm birden eklenmiş. Hoş Arapça ile ilgili hala ciddi sıkıntılarım var. Ama hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Sanırımım okumak, bir yerde kayıtlı olarak bir düzen dahilinde yeni şeyler öğrenmek de benim kendime verdiğim ödül veya ceza, artık hangi açıdan baktığınıza göre değişir. Ya nasip...

En sevdiğim hobim okuma zamanlarına da geri döndüm. Aynı anda birden fazla kitabı götürmeye çalışmayılı da yıllar olmuş. En son bir Selahattin Yusuf kitabı ne iyi geldi. Sayfalar arasında sanki o yaylalardaymışım gibi gezindim.

Eskiden evlerimize kaçardık. Şimdi evlerimizden kaçıyoruz. Yasaklardan mı? Her şeyin çok fazla içinde kalmaktan mıdır? Benim gibi ev düşkünü biri bile iş yerinde nefes alabiliyor.

Zaman boşlukları doldurma zamanı. Kırıp dökmeden, kimi zaman örtülü kimi zaman dümdük. Öyle gözünün üstüne vurarak...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...