Ana içeriğe atla

Mutlak Sıfır

Takvim yapraklarının yıl hanesinde yeni bir rakam yazmasına çok az kaldı. Her yıl olduğu gibi uzunca bir süre birçok insan yıl hanesine yanlışlıkla 2014 yazmaya devam edecek. Kolay değil insanın 365 gün boyunca tekrar ettiği bir alışkanlıktan vazgeçmesi...

Günler ve haftalar öncesinden “vahşi kapitalizm” bilindik – bilinmedik tüm yöntemleriyle saldırıyor! Televizyonlar, gazete ve dergiler almanak yayınlarına uzun zamandır devam ediyorlar. En azından birkaç hafta daha da bunları görecek ve duyacağız.

Bazı “duyarlı” Müslümanlar da insanları uyarmaya devam ediyorlar. Onlar kutlama yapanlardan çok daha önce hazırlanmaya başladılar. Mesela bir iki aydır bir kırtasiyenin camında “Siz hiç Kurban Bayramını kutlayan hıristiyan gördünüz mü? Ben hıristiyan bayramı kutlayan Müslüman gördüm!” yazıyor. Haklılık payları var. Ancakbu kadar kolay insanları"kafir" ya da günahkar ilan edebilir miyiz?

Cami kürsülerinden ve minberlerden “çarpılırsınız” uyarıları yükseliyor. Kubbelerin altında “hoş sedalar” kandiller gibi havada asılı kalıyor! Eş, dost, akraba aman dikkat mesaj ve videoları paylaşıyor... Diğer gurubun attığı kutlama mesajlarınıysa eposta kutumdan ve telefonumdan silmekten yoruldum...

Bir sene de alıştığımızda, yazmayı günler ve hatta haftalar sonra ancak bırakabildiğimiz probleme sahip canlılar olarak ne kadar net doğrularımız ve yanlışlarımız var. Oysa sıfır(0) bile “mutlak” anlamda sıfıra değil, –273.15 °  ye tekabül ediyor.

Bize göre doğru olmayanlar başkalarına göre doğru olabiliyor. Bize göre sıfır başkasına göre sıfır olmayabiliyor!

O halde herkese “hayırlı” seneler!..

Sana da dostum! Sana da...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...