Bazı insanlar hayatlarını sade ve sadece kendi eksenlerinde yaşarlar. Onları günlük hayatımızın her yerinde görürüz. Bazen trafikte çıkarlar karşımıza bazen hastanede bazen de evimizde, işyerimizde...
Basit atlamalardır yaptıkları! Örneğin trafikte şerit değiştirirken sinyal vermezler, kırmızı ışıkta durmazlar. Yol ver tabelası onlar için değil anayolda olan sizin için dikilmiştir oraya. Bir diğeri aşağı inecekken yukarı çıkan asansöre biner. Nasıl olsa yukarı çıkan her şey fizik kanunları gereği aşağı inmeyecek mi? Tuvalette kağıt havlu bitmişse ne olmuş? Yerler sırılsıklam olsa ne olur? Hastanede onun hastası acil ve vakti değerlidir. Bankada da parası çok olduğu için beklemesi doğru değildir! Yüksek sesle müzik dinleyen komşunuz ile müzik zevkleriniz aynıysa sorun yok! Peki ya o gün ruhsal/zihinsel yapınız uygun değilse? Kapatın camlarınızı oturun canım!
Bu tarz insanlarda inanılmaz bir benmerkezcilik vardır. Ancak işin rengi siz de aynılarını yaptığınızda ya da yapabilecekken bazı şeyleri yapmamayı tercih ettiğinizde değişir. Bu durumda iki tip tepki gelişir.
Birinci tipteki insanlar, gerçekten benmerkezci bir şekilde yaşarlar ve en doğal halleri ile hareketlerine yön verirler. Dolayısıyla sizin yaptıklarınız ya da yapmadıklarınız onların dikkatini çekmez. Yaşantıları olduğu gibi devam eder. Sokaktaki çöp birikintisinin üzerinden atlar. Temiz bardak yoksa çay içmez. Kağıt havlu yoksa elini yıkamaz v.b. Bu tarz insanlar en azından doğallıklarıyla durumu kurtarırlar.
İkinci tipteki insanlar ise yaptıklarını bilinçli yapanlardır. Bunlara aynı ile mukabele ettiğinizde tepkiler sert ve anidir. Benmerkezciliği bir yaşam felsefesi olarak gördüklerinden her eksiklik ve kusurda suçlayacak birilerini bulurlar. Asla hatalarını kabul etmez ve hatta sizin onunla birebir olarak yaptığınız bir kusuru kıyasıya eleştirirler. İşte bu tip insanlar ve davranışları bilimsel araştırma konusu olabilir.
Aktarıldığına göre, imanın en alt derecesi başkasına eziyet veren bir şeyi yol üzerinden kaldırmakmış. Bu her daim fiziksel bir eylem olmak zorunda da değil! Engele gücünüzün yetmesi de gerekmez. Ameller niyetlere göredir.
Peki siz hangi guruptansınız? Bir taş gördüğünüzde etrafından dolaşan, üzerinden atlayan ya da daha ortaya sürenlerden mi? Yoksa eğilip almasa bile ayak ucuyla kenara doğru itenlerden mi?
Basit atlamalardır yaptıkları! Örneğin trafikte şerit değiştirirken sinyal vermezler, kırmızı ışıkta durmazlar. Yol ver tabelası onlar için değil anayolda olan sizin için dikilmiştir oraya. Bir diğeri aşağı inecekken yukarı çıkan asansöre biner. Nasıl olsa yukarı çıkan her şey fizik kanunları gereği aşağı inmeyecek mi? Tuvalette kağıt havlu bitmişse ne olmuş? Yerler sırılsıklam olsa ne olur? Hastanede onun hastası acil ve vakti değerlidir. Bankada da parası çok olduğu için beklemesi doğru değildir! Yüksek sesle müzik dinleyen komşunuz ile müzik zevkleriniz aynıysa sorun yok! Peki ya o gün ruhsal/zihinsel yapınız uygun değilse? Kapatın camlarınızı oturun canım!
Bu tarz insanlarda inanılmaz bir benmerkezcilik vardır. Ancak işin rengi siz de aynılarını yaptığınızda ya da yapabilecekken bazı şeyleri yapmamayı tercih ettiğinizde değişir. Bu durumda iki tip tepki gelişir.
Birinci tipteki insanlar, gerçekten benmerkezci bir şekilde yaşarlar ve en doğal halleri ile hareketlerine yön verirler. Dolayısıyla sizin yaptıklarınız ya da yapmadıklarınız onların dikkatini çekmez. Yaşantıları olduğu gibi devam eder. Sokaktaki çöp birikintisinin üzerinden atlar. Temiz bardak yoksa çay içmez. Kağıt havlu yoksa elini yıkamaz v.b. Bu tarz insanlar en azından doğallıklarıyla durumu kurtarırlar.
İkinci tipteki insanlar ise yaptıklarını bilinçli yapanlardır. Bunlara aynı ile mukabele ettiğinizde tepkiler sert ve anidir. Benmerkezciliği bir yaşam felsefesi olarak gördüklerinden her eksiklik ve kusurda suçlayacak birilerini bulurlar. Asla hatalarını kabul etmez ve hatta sizin onunla birebir olarak yaptığınız bir kusuru kıyasıya eleştirirler. İşte bu tip insanlar ve davranışları bilimsel araştırma konusu olabilir.
Aktarıldığına göre, imanın en alt derecesi başkasına eziyet veren bir şeyi yol üzerinden kaldırmakmış. Bu her daim fiziksel bir eylem olmak zorunda da değil! Engele gücünüzün yetmesi de gerekmez. Ameller niyetlere göredir.
Peki siz hangi guruptansınız? Bir taş gördüğünüzde etrafından dolaşan, üzerinden atlayan ya da daha ortaya sürenlerden mi? Yoksa eğilip almasa bile ayak ucuyla kenara doğru itenlerden mi?
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikriniz varsa buradan buyurun...