Ana içeriğe atla

Sosyoloji lisansı

Dün fırsat bulup da buraya not düşememiştim.

Haziran başında, dört sene önce o mu bu mu diye kura çekerek başladığım ve büyük bir keyif alarak okuduğum sosyoloji bölümünü ders ve sene kaybetmeden bitirdim. Dün itibariyle diplomamı da alarak bu konuyu kapatmış oldum. Okuduğum binlerce sayfadan ,bazılarını istisna tutmak kaydıyla, bence çok güzel şeyler öğrendim. Sosyoloji en azından beni onlarca yazar ve düşünürle ilk kez ve bazen tekrar tanıştırdı. Elias Canetti ve dolayısıyla Kafka tanışıklığı ise bunların sanırım en değerlisi... Bunu küçümsemeyin bazen bir paragraf, bir cümle yeter kendinizi biraz daha ve yeniden bulmanıza...

Velhasıl sosyoloji bitti şimdi önümüzdeki maçlara bakacağız hayırlısıyla... İlk emirde, "Oku!", takılı kalmayıp ilerleyebilmek duasıyla...

Yorumlar

  1. Hayırlı olsun diyelim. Seneye ben de başlamaya niyetliyim ama sosyoloji mi felsefe mi karar veremedim bi türlü..

    YanıtlaSil
  2. Ben ikisinin arasında kalmıştım. Felsefe biraz daha ağır bir bölüm sosyolojiye göre ama sosyoloji okuması zevkli ve sürükleyici bir bölüm. Aynı akıcı bir kitap okur gibi bitti benim için...

    Bir de sosyolojide günümüzden çok fazla örnek var inceleyebileceğiniz.

    YanıtlaSil
  3. Hımmm felsefeyi de seviyorum ben ama sosyoloji daha mantıklı sanırım. Teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  4. ...ve onur belgem de dün geldi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi