Ana içeriğe atla

Güzel. Çirkin. Sıradan.

Sabah işe, akşam eve giderken bakıyorum etrafıma. Evde de iş yerimde de aynı şekilde...

Bazen diyorum ki, "Ne güzel insanlar var." Sonra onlardan da güzelini karşılaşıyorum hayatıma uzaktan el sallayan... "Daha güzeli olabilir mi?" dediğim anda metro istasyonunun yürümesi gereken ama genelde insanlar da onun akışına uymuşken duruveren merdivenleri başımı okuduğum şeyden kaldırmama neden oluyor. "Böyle bir güzellik de varmış, olabilirmiş." diyorum o an. En güzeli mi? Belki bir gün!

Aynı ortamlarda aynı göz farklı farklı çirkinleri de görüyor. Yine kendimi şaşırtacak sorular sorup, cevapları peşin olarak alıyorum; hep daha çirkini çıkabiliyor karşıma. Rahat yolculuk yaptırması gereken metrodan devşirilmiş otobüs duraklarında öyle biri çıkıyor ki karşıma; daha çirkinin daha da çirkini... En çirkini mi? İnşallah hiçbir zaman!

Bir de sıradanlar var! Vasatlar; orta yolu tutmaktan çok, olmasalar da olacakmış gibi yaşayanlar. Kendine hiç olmak, kendisi için hiç olmaktır! Kendine hiç olan başkaları için yine de var olabilir, olmalıdır. Oysa ne kadar çok vasatlaşır, sıradanlaşır olduk hiçlik uğrunda. Ne çok insana ne çok sıradan şey olağan gelmeye başladı. Birçok kimse birçok şeye şaşırmaz oldu. Şaşırıp mutlu olabileceğimiz küçücük şeyler kayboldu. Çirkin şeyler! Çirkinlere şaşırması gereken biz insanoğlunu hayatında ne kadar çok sıradanlaşmış şeye yer verir oldu! Başımızı eğmesi gerekirken, gözlerimizi dikip seyrettiğimiz.

Oysa önemli olan güzel ya da çirkin olmak değil. Daha güzel veya daha çirkin olmak da değil. Ortaya bir fark koyabilmek. Çirkinsen de güzelsen de daha çirkinden ya da daha güzelden farklı bir şey ortaya koyabilmek. Ama sıradanlığa saplanmamak. Sığınmamak. Marjinal olmak değil! Vasat ya da sıradan olmamak.

Canetti Sözcüklerin Bilinci'nin son paragrafında diyor ki:

"Hiçlikte kalmaktan hoşlanabilecek kimseyi hiçliğe itmeyeceksin. Hiçliği yalnızca ondan çıkış yolunu bulmak için arayacak, bu yolu da herkes için işaretleyeceksin. Acı ve çaresizlik içinde kalmakta başkalarını bunlardan nasıl kurtaracağını öğrenmek için direneceksin, yoksa mutluluktan nefret ettiğin için değil; çünkü insanların birbirlerini insanlıktan çıkarmalarına ve parçalamalarına karşın, onların layık olduğu bir şeydir mutluluk."

Bir nedenin olacak. Çirkinsen daha çirkin olman için bir neden! Güzelsen daha güzel olman için bir neden! Ama asla sıradan ve vasat olmak için nedenler üretmeyeceksin! Bunun basit bir adı mı vardı? Diğerkâmlık diyordu sanırım eskiler. Güzel ya da çirkin ol! Fark etmez. Görünür ol başkası için, önemli olan bu. Sırf kendini düşündüğün için görünmez olacağına başkası görsün diye çirkin ol! Çirkin dur! Çirkin görün! Keşke hepimiz güzel olabilsek! Ama çirkinin olmadığı yerde güzel de yok ki! Yeter ki sıradan olma!

Şu üç beş kelimenin bir yerinde sen de tene indirgedin mi güzel, çirkin ve sıradanı?

Bak yol üzerinde bir taş var! Yanından yürüyüp geçen onca insana rağmen eğil, o taşı al ve kenara koy.

Yorumlar

  1. Çirkin ya da güzel olmak mı...

    İşte o taşı yerden kaldıran olabiliyorsan SEN olmuşsundur zaten yaşamın içinde...Neden var olduğunu anlamışsın belki de tüm bu karmaşa/kargaşa yarış içinde.O taşı hiç görmeyenlerin var olduğu bir dünyada eğilmeyi göze almışsın...

    Sen bakma benim bir şeyler yazdığıma yazın yoruma açıklık bırakmayacak kadar güzel olmuş.Gören gözler,düşünen akıl,hisseden yürekler hep var olsun...Her şeye inat..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...