Ana içeriğe atla

Modernlik*

Giddens modernlik için eğlence parklarındaki hızlı tiren benzetmesi yapar; “Bir hız tirenini eğlenceli kılan şey, tehlikenin ve güvenin bir arada bulunmasıdır. Hız tirenini güvenli bulmasak ona binmeyiz, ancak tehlikeye meyilli bir yapımız olmazsa hız tireni eğlenceli olmaktan çıkar. Yüzlerce metre yükseklikten kavisler çizerek hızlı bir şekilde tirenle aşağıya inmek, bize ölüm olasılığını düşündürür ama tirene ve onu inşa eden uzmanlara duyduğumuz güven, bu olasılığın yaratacağı gerilimi ortadan kaldırır.”


Giddens’a göre modernlik bir juggernaut** (önüne geçilmez ezici güç), “ bütün bireylerin topluca bir dereceye kadar kontrolünde bulunan fakat aynı zamanda kontrolümüzden çıkıp kendisini parçalara ayırabilme tehlikesini taşıyan devasa bir güç makinesidir.”





Bu karşı konulamaz güç imgesi, yarattığı tehlike ve güven hissiyle birlikte heyecan dolu hız tirenini akla getirir, fakat modernliğin juggernautı bir hız tireni gibi kontrol edilebilir ve hareketi önceden tahmin edilebilir değildir…Giddens için modernlik tanımı gereği kontrol dışıdır.





Modernlik içinde yaptığımız gezinti hiç bir biçimde sıkıcı ve karşılıksız değildir; genellikle keyif vericidir ve umut verici bir bekleme ile doludur. Fakat modernliğin kurumları var olmaya devam ettikçe bu yolculuğun ne yönünü ne de hızını kontrol etme şansına sahip değiliz. Bunun sonucunda, hiçbir zaman tamamıyla kendimizi güven içinde hissedemeyiz çünkü vardığı yer, yüksek risklerle doludur. 

Bu yorumsuz verilmesi gerektiğini düşündüğüm Anthony Giddens alıntılarına bir kaç ek yapmak istiyorum. Şöyle ki; belirsizlik, kontrolsüzlük ve kaosu***  çağrıştıran vurgulara özellikle dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. Her şeyi bilmek adına çıkılmış yolculuğun, modernlik, aslında bir yerde tıkandığı ve her şeyi doğa ve bilim kanunları ile açıklamanın geçmişte öngörüldüğü gibi kesin ve net olmadığını açıkça göstermektedir. Ayrıca bahsi geçen kontrolsüzlüğün anlamı üzerine derinlemesine düşünülmelidir.

* Anthony Giddens’a göre modernlik.
** Juggernaut kelimesi Hindu ve Budist inanışlarındaki Jagannath'dan gelir. Jagannath, "Dünyanın, Evrenin" (Jagata) "Efendisi, İlahı" (nātha) anlamını taşımaktadır. Ezici ve önünde durulamaz bir tanrı imgesi için kullanılır.
*** Kaos, bizim algımızın dışındaki çok daha büyük bir düzeni temsil eder, karmaşa ve kargaşayı değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi