Ana içeriğe atla

Geçmişe dönüş

Evet, geçmişe dönüş ama tahmin ettiğinizden de eskiye... Belki iki ayağımızın üstüne yeni kalktığımız dönemlerden bahsediyorum. Hayır, bebeklik dönemimizden de bahsetmiyorum. Bir kaç milyon yıl öncesini döşünün…

Malum yaz geldi ve yine havalar ısındı. Homosapiens ("akıllı adamlar" veya "bilen adamlar") yine kendini attı her bulduğu yeşil alana. Kah otoban kenarındaki çim alan, kah ormanlarının derinlikleri (İşi çiftçilik olduğu için kırsal alanlarda dolaşanları ayrı tutuyorum.) Tabii bu sezonun açılması ile birlikte son birkaç yılımızın yaz kâbusu da geri döndü; keneler.

Birçok yerde kene ile ilgili uyarılar var. Korunmak için neler yapılması gerektiği, beyaz ve vücudu kapatan kıyafetler tercih edin gibi öneriler ortalıkta dolaşıyor. Ancak benim en hoşuma giden öneri insanların kendi vücutlarını araştırma önerisi. Uzmanlar; insanların kendi vücutlarını araştırmalarını öneriyor. Ayrıca vücutlarının göremedikleri yerlerini ve yaşlılar ile çocuklar gibi kendi vücutlarını araştıramayacak olanları da diğerlerinin araştırması gerektiğini belirtiyorlar.(Günümüz vücutlarımızı gösteren ve birbirini inceleyen bir resim bulamadım. Ama aşağıdaki resimde bu öneriyi açıklamak için yardımcı olur sanırım.) Bu gerçektende bana geçmişi hem de çok çok eski geçmişi hatırlatıyor... Siz ne dersiniz bu gerçektende bir geri dönüş olabilir mi? :)



Yorumlar

  1. Çok güldüm valla ellerine sağlık ne diyeyim:)Abi harbiden böyle bir uzman açıklaması var mı???Varsa hapı yuttuk,çünkü bizim devlet olayı abartıp zabıtalara böyle bir görev verebilir.Kırsal alanlardan dönen insanların vücutlarının kuytu köşelerini araştırma görevi...:)))

    YanıtlaSil
  2. İnsanların birbirlerini araştırmaları bile yeterince garipken bu daha da ilginç gelişmelere neden olabilir tabii... :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi...