Ana içeriğe atla

Katar

Körfez ülkeleri tiren "katar"ı gibi sıraya dizildiler. Önlerinde biz müslümanların tek kutsal mekanı olan Kabe'yi hiltonların, jonilerin elinde rezil rüsva eden bedeviler yürüyor. Hemen arkasında da demokratik bir şekilde, tek kurşun atmadan, iktidara gelmiş selefini darbe ile devirmiş ve hemen akabinde binlerce insanın sonu olmuş çatışamaları körüklemiş asker üniformalı bir sözde devlet başkanı var. En yakın dostları da israil denen melanetin başındakiler.

Yedi ülke birden Katar'ı teröre destek olmakla suçlayıp tüm siyasi ve diplomatik ilişkilerini dondurdu. Hava sahalarını ticari uçuşlara kapattı. Ticari ilişkilerini de askıya aldılar. Şaşırdım mı? Şaşırmalı mısınız? Hayır. Çünkü asker üniformalı pisliğin yönetime el koyduktan sonra ilk yaptığı şey Gazze'nin tek nefes kapısı olan Refah kapısını yani Mısır ile Filistin arasındaki yegane geçiş kapısını kapatmak olmuştu. Sonrasında da "kaçakçılık" yapılan tünellere su basarak devam etmişti!

Bir kaç hafta önce büyük şeytanın yeni başkanı ile terörle mücadele üssü açmışlar ve kameralara gülerek poz vermişlerdi. Şimdi doğruluğunu bilmemekle birlikte ilk sıraya Katar'ı koydular.

Şimdi Wikipedi yasak olmayacaktı ki buraya Katar ile ilgili maddenin bağlantısını ekleyecek ve bakın bakalım Katar denen ülke neresiymiş derdim. Ama kader işte deve kuşlarının başlarını kuma gömmediklerini öğrenemeyen canım ülkem yine bir işgüzarlık ile bizleri koruyor!

Amerikan üssü sayısı, mülteci yardımları, dış dünyadaki yatırımları itibariyle Katar neredeyse tüm körfez ülkelerinin ötesinde batıcı bir iktidara sahip. Petrol ürünleri rezervleri itibariyle de hepsiyle yarışacak bir durumda... Peki sorun nerede?

Yurt dışındaki bağımsız ilk askeri üssümüz bu ülkede...
Son zamanlardaki ülke içi yatırımlardaki en büyük pay bu ülkede...
Ortadoğudaki ihtilaflarda yegane müttefikimiz!..

Peki sorun nerede?

Sorun aynı muameleyi yarın senin de görüp görmeyeceğin meselesinde...
Sorun Almanya'nın tüm ısrarlara ve haklı taleplere rağmen ülkemizde konuşlanmış birliklerinin sadece istedikleri bilgileri bizimle paylaşmasında...
Sorun bizim NATO üyeliğimizin tartışmaya açılmaya çalışılmasında...

Gelişmiş ekonomilerin amacı neydi? Tüm dünyaya demokrasi götürmek? Bu gelişmiş ülkelerin çoğrafyamızdaki en yakın müttefiklerine bir bakın hangisi demokrasi ile yönetiliyor?

Bir de son zamanlarda demokrasi götürülen ülkeleri bir hatırlayalım; Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Suriye...

Son kertede ne diyorduk? Kahrolsun dünyanın tüm amerikaları... İster ortadoğuda olsun ister okyanus ötesinde...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç