Ana içeriğe atla

Başkanlık Referandumu

Uzatmadan, lafı dolaştırmadan söyleyeyim. Etrafımdaki hemen herkes ülkenin tek adam rejiminde daha iyi ve güzel bir ülke olacağını düşündüğümü bilir. Bu savımı da Osmanlı'nın deli padişah bile görmüşken tek bir vatan haini bile görmemiş olması savına dayandırırım.

Bugün ülkede itiraz ettiğim onlarca hatta yüzlerce olay varken neden böyle bir yapıyı destekleyeyim sorusunu kendime hiç sormadım. Yeni maddeleri okuduğumda beğenmediğim bazı maddeler olmasına rağmen en önemli olarak addettiğim madde kararımı vermem de çok etkili oldu.

Gelecek başkanın devlet yönetiminde tamamen kendi kadrosuyla gelip kendi kadrosuyla gideceği gerçeği yeterli oldu. Ayrıca bu ülkede bir daha dayatılarak gelmiş ve ülkeyi 7 sene boyunca kilitleyecek bir Ahmet Necdet Sezer görmek istemiyorum.

Başkanın ve yardımcılarının yasama dokunulmazlığı dışında her eylemlerinden sorumlu tutulabilecek olmalarının üzerinde de ayrıca durmak gerekirdi.Kampanyalar o kadar gürültü çıkardı ki birçok kişi tepkisel oy kullanmak zorunda kaldı. Kimi sempatizanlıktan kimi düşmanlık duygularından beslendi.

Son kertede maddeleri siyasilerin kampanyaları olmadan değerlendirilebilmesini çok isterdim.

Not: Bahçeli'nin kararını neyin etkilediğini kendisinden özel bir görüşmede dinlemek  de isterdim. Topluma açıklanamayacak ne bildiğini gerçekten merak ediyorum.

Bakalım Mevlam neyler, neylerse güzel eyler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

“Herkes ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir.*”

Bir cümle, bazen bir yerlerde okuduğunuz, bazen birinin söylediği, bir filmde duyduğunuz ya da birinin gözünüzün içine sokarcasına haykırdığı, bir konu hakkındaki tüm düşüncelerinizi aktarabilir. Öyle bir hisse kapılırsınız ki sanki ömrünüz boyunca düşünseniz, araştırsanız ve didinseniz görüşlerinizi, düşüncelerinizi bu kadar güzel, net ve öz olarak anlatamayacakmışsınız gibi gelir. Geçenlerde bir arkadaşla, hiç kimsenin etrafındakilere karşı dürüst ya da gerçekçi olmadığından konuşuyorduk. O gün bunu anlatmakta oldukça zorluk çekmiştim. Şimdi düşüncelerimi bu konuya bu kadar yoğunlaştırmışken bile zorlanıyorum. Yanlış anlaşılmaması için hemen belirteyim bu dürüstlük ya da gerçekçilik hayatın geneline karşı bir şey değil. İnsanların ikili ilişkilerinde kendilerine ve dışarıdakilere karşı olan dürüstlük ve gerçekçilikten bahsediyorum. Geçmişi doğal olarak bilemiyoruz ama bugün kimse karşısındakini gördüğü gibi kabul edip o şekilde yaklaşmıyor ve yargılamıyor. Kendi duyularımızla öğrendi