Ana içeriğe atla

2015 Genel Seçiminin Galibi

Yıllardır siyasi tartışmalar girmiyorum. Evet yıllardır. Uzun zamandır da siyaset hakkında yazmıyorum. Tartışmaları da yazıları da "siz bilirsiniz" cümlesi ile tamamlamıştım. Siz bilirsiniz derken de en kötü hükümetin bile hükümetsizlikten iyi olduğunu söyleyerek açıklamıştım. Hatta çok kızdığım tartışmalarda karşımdaki kişiye “Allah’ım ikimize de yeniden koalisyon dönemlerini göstersin. O zaman yeniden konuşuruz!” dediğim de olmuştu.

Şimdi o gün geldi. Umutsuz olmamak lazım! Ancak dün o umut kapılarının hepsi –biraz da Ak Parti’nin kendi hazırladığı ortam nedeniyle- kapandı. Tüm partiler birinci parti olarak sandıktan çıkan Ak Parti ile ortaklık yapmayacaklarını açıkladılar. MHP ise bu mecliste kimse ile ortaklık yapmayacağını söyledi.

Dün cikcik’te bir cümle paylaştım. “Kuala ile koalisyonu birbirine karıştıracak gençlere sözüm; koalisyonun ne kadar sevimsiz olduğunu görünce çok şaşırmayın.” dedim ve ekledim “...Ayrıca kuala da bence sevimli bir hayvan değildir. Aynı koalisyonlar gibi tembeldir!”

Memleketin doğusu topyekün HDP’ye oy verdi ve “bağzı beyaz türkler” buna çok şaşırdılar! Yahu adamlar İstanbul'da MHP'den çok oy aldılar. Ak Parti’den kurtulalım da ne olursa olsun! Kurtuldu memleket. Sandıktan tek parti iktidarı çıkmadı. Şimdi ne olacağını hep beraber göreceğiz. Benim yaşım geçmişi bilecek kadar büyük ve çok net hatırlayacak kadar da genç. Bu nedenle neler olacağını çok iyi biliyorum. Bunu bilmeyen ve göremeyenlerin durumuna ise gerçekten üzülüyorum.

Etrafımdaki insanlarla paylaştığım bir ikinci yol olarak Ak Parti – HDP iş birlikteliğine dair bir senaryo var ki Allah hepimizi gerçekleşmesinden korusun! Böyle bir yapıda büyük ortağın AK Parti olacağını düşünen varsa hala resmi görememi demektir.

Kısaca söyleyecek olursam. 2015 genel seçimlerinin kazananı içeriden birileri değil! Maalesef kaybedeniyse hepimiziz. Mesele Ak Parti’nin iktidardan gitmesi değil arkadaş! Sen hala anlamadın mı?

Neyse, ne diyorum uzunca bir zamandır. Benim memleketimde yerim hazır. Validem de sağolsun bahçeyi her çeşittin sebze ile doldurmuş. Babam sağolsun her sene yeni meyve ağaçları dikiyor. Ya sen… Senin de benim gibi bir planın var mı?

Yorumlar

  1. Bence siz yine siyaset yazmayın.Alınan 5.800.000 oyu yok saymak için sizin gibi olmak lazım sanırım.Biri kazanınca Milli irade,diğeri kazanınca felaket senaryosu...Yazık size

    YanıtlaSil
  2. Yazıdaki çift tırnaklı göndermelere dikkat edin.

    Ben HDP'nin aldığı oya hiç şaşırmadım. Keşke kendi seçmeni ile 5 değil 20 milyon oy almış olsa... Ancak buradaki oyların yarısı mevcut hükümet gitsinde ne olursa olsun diye olunca sorun orada ortaya çıkıyor.

    Ayrıca sadece yakın çevrem ile paylaştığım 2. yoldaki "win-win" modeli AK Parti - HDP iş birliği ile uygulanırsa diken sadece bir guruba değil tüm ülke ve içinde yaşayanlara batacak. Çünkü o yolda dikensiz geçit yok!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Ne çok şey oluyor oysa...

Günlük tutmaya eli gitmiyor insanın. Ne çok kişi göçtü geçtiğimiz yıl diye yazıyordum birkaç yazı önce. Ama o zaman daha kayıpların bitmediğini bilmiyordum. Beklemiyordum. İnsan beklemediği yerden yara alıyor. Bir, iki, üç... Bitmiyor. Eksiliyorum. Giden gidiyor da geri kalan her seferinde biraz daha eksiliyor. Yazamadım. Çocukluğumdan büyük bir parça gitti. Gençliğimin en sert, en güzel, en mert anıları gitti. Yazamadım. Öğretilerim, öğretmenlerim, dostlarım, akrabalarım gitti. Biriktirdiklerimi de alıp gittiler. Yazamadım. Bunu not düş tarihe, tarihinde not düş diye düşündüm çok zaman. Elim gitmedi bir türlü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Kişiye nasihat olarak ölüm yeter" buyurmuş. Geriye bakıp düşündüğümde ölümle gerçekten tanıştığım ilk zaman 17 yaşında olduğumu hatırlıyorum. Ölümün ne olduğunun musallada yatan abim ile tek başıma kaldığımda fark etmiştim. O günü hiç unutmadım. O gün gibi hiç üzülmedim. Ama bu sene bir başka... Artık kayıplardan, cenazelerden, bizzat içi