Ana içeriğe atla

Bölelim, bölünelim

Gün birlik olma günü!..

Gün kardeşlik günü!..

Güzellemelerine hiç girmeyeceğim. Sokağa dökülüp eline taş, molotof kokteyli alan; yağma yapan, insan canına kast eden kimseyle ne birlik olmak istiyorum ne de kardeş... Bunları yapan "hayvanın" neyi savunduğu da beni ilgilendirmiyor.

Bölün memleketi nereyi istiyorsanız alın! Yalnız bir şeyi de göz önünde bulundurun! Siz zavallı mahluklar sonradan yaşayacağınız ilk zorlukta bize sığınmayın.

Hoş bu memleket sizin gibi şerefsizlere bile bağrını açar ya neyse! PYD denilen vicdansızlar daha düne kadar benim sınırımda Mehmed'ime kurşun sıkıyordu. Bize bulaşmayın sonu fena olur diye tehditler savuruyordu. Şimdi ne oldu? Yardım etmiyoruz diye tüm dünya neredeyse başımıza dikildi.

Ağa babalarınıza da bakın 3-5 "çapulcu" günler içerisinde Musul'u ele geçirdi de film seyreder gibi seyrettiler. Hani "Kürdistan" diye bir bölge/ülkeniz vardı! İşte onlardan bahsediyorum. Az kalsın Kerkük, Erbil falan da gidiyordu da "çapulcular" son anda fikir değiştirip Ayn-el Arap bölgesine yöneldiler. Ne hikmetse artık?!

Sen ülkeyi karıştıran şerefsiz! Bölün de defol git! Yalnız açım, açıktayım diye kapıma dikilme sonradan.

Ey, devlet denilen organizma sokakta yürüyen, markette alışveriş yapan vatandaşını korumak için dahi bunların "kafasına sıkamıyorsan" niye varsın ki? İtidal çağrısımı dedi biri? Alın size itidal. Masum vatandaşa yan gözle bakanın gözünü oyan bir devlet istiyorum! Çok mu?

Daha öncesinde milyonlara kucak açmış ülkeyi boş verdim. O bölgeden belki de bir çoğu PYD gibi bize düşman bir terör örgütüne mensup olanlara dahi sınırlarımızı açmışız. Daha ne istiyorsunuz?

Sizlerle aramızda şahit olarak Allah bize yeter!

Yorumlar

  1. İlk defa senin böyle bir yazı yazdığına şahit oldum; haksız mısın ? Tabi ki değil...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Yardım Faaliyetleri ve Organizasyonu Hakkında

17 Ağustos 1999 depreminde sahada bizzat bulunmuştum. Yardım malzemesi yüklü kamyonlarla saha gitmiş. Elimizden gelen çabayı sergilemiştik. O gün kendi başına yapılan organizasyonların eğer çok boyutlu ve iyi planlanmamışsa başarıya ulaşmayacağını anlamıştım. Bugün geldimiz noktada 99 ile kıyaslanamayacak kadar çok yol kat etmiş durumdayız. Afet sonrası hazılıklar ve koordinasyon geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar ileri seviyede. Yeterli mi? Değil! Daha iyi mümkün mü? Her zaman! Ancak bir konunun çok net altını çizmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları ve yardım dernekleri bu tarz felaket anlarının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Onlar olmasa şu an şikayet edecek bir şeyimiz dahi olamazdı. Birkaç yıl önce (2011) bazı yardım kuruluşlarının (Deniz Feneri, Lösev ve Mehmetçik Vakfı) kurban bağışı organizasyonundaki usülsüzlükler ortaya çıkmıştı. Bu kuruluşların simsarlar ve aracılar tarafından kandırıldığı ve aslında ilgili vecibelerin ya hiç ya da eksik yerine getirildiği ortaya çıkmıştı. A...