Ana içeriğe atla

Kömür

Bu ülkenin hala, yerin kilometrelerce altından yüzlerce can pahasına çıkartılacak kömüre ihtiyacı var mı?

Onlarca sorunun içinden aklıma sadece tek bir soru geliyor; buna kader deyip geçebilir miyiz? Gerçekten alınması gereken her tedbir alındı, yapılması gereken her müdahale zamanında yapıldı mı? Eğer öyleyse gerçketen merak ediyorum: Bu ülke yerin kilometrelerce altından çıkacak bu karaşeye gerçekten ihtiyacı var mı?

Çocuklarımız ölüyor! Yeni yasalarla cezaları arttırıyoruz!

Kadınlarımız ölüyor! Yrni düzenlemeler ile önlemler alıyoruz!

İşçilerimiz ölüyor! Seyrediyoruz!

Sonrasında çocuklarımız da kadınlarımız da işçilerimiz de ölmeye devam ediyor! Biz sadece seyrediyoruz!

Eğer yapılan birşeyler varsa ya yeterli değil ya da doğru! Yoksa her zamanki gibi kağıtların üzerinde yasa, yönetmelik ve kurallarımız var da uygulamıyor muyuz?

232 insan ve onların en az onlar kadar kayıp aileleri!.. Gerçekten değer mi?

Not: Bir de bugün "Utanıyorum bunu söylemeye ama keşke bu facia seçimlerden önce olsaydı." cümlesini duydu bu kulaklarım.

Yorumlar

  1. 282 canı kaybettik. Alakası olmayan Enerji Bakanı günlerdir bölgede, esas konuyu takip etmesi gereken adam, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ortada yok! Batıdaki gibi istifaların, uzak doğudaki gibi intiharların çözüm olduğuna inanmıyorum. Ama şu olayda bir tanesi olsun çıkıp kabullenip en azından istifa edemez mi?

    Biraz erdem yahu!..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç...

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu...

Nebula Bilişim 20 yaşında!

Bir misyon bir okul 20 yaşına ulaştı. Nebula Bilişim bugün itibariyle 20. Yılında… Bir masanın etrafında toplanmış dört kişi kafa kafaya ne yapacağımızı konuştuğumuz günleri dün gibi hatırlıyorum. Marka adı, logo-fatura-irsaliye-kartvizit tasarımları, muhasebe işlemleri, ofisin bulunması-dekorasyonu, kuruluş için gerekli resmi hazırlıklar. Neredeyse tüm işlemleri kendimiz yaptık. Elbette bazı arkadaşlarımızın desteklerini de hiç bir zaman unutmayacağız. Nebula’nın ilk kurulduğu günlerde maliyetlerimiz artmasın diye evimdeki masa üstü bilgisayar ve ekranlarımı ofise taşıyışım ve aylarca onları kullandığımız hala hatırımda. Mesela faks cihazına bütçe ayırmamak için yaptıklarımız bugünkü nesle çok komik gelirdi. Muhasebe yazılımı olarak kullandığımız çözümü adam etmek için az çaba sarf etmedik. Mutfak gereçlerimizi temiz tutmak için yaptıklarımızı kime anlatsam inanmaz! Aşağıdaki fotoğraflar çalışma ortamımızın ilk fotoğrafları olabilir. Yok merak etmeyin, bunları o eski günler ede...