Kırmızıyı da tarçını da akide ile sevdim ben
Tüm acı tatlı yanına rağmen
Sen benim akidemdeki tarçınımdın
Seni öyle sevdim ben
Yeşil Köşem'di ilk tanıştığımız yer
Bir tek onlar yapardı akideyi
Benim, bizim sevdiğimiz gibi
Boğaz yakacak, gözleri yaşatacak kadar tarçınlı
İçi gözükecek kadar berrak kırmızı
Kırmızı ne çok yakışırdı sana
Tatlı sert hallerin, aynı akide gibi
Kırmızıyı da tarçını da o köşede tanıdım ben
Seni tanıdığım gibi
Şimdi kapıları kapalı, ışıkları sönük Yeşil Köşem'in
Önünde bekleyen kalabalıkları yok artık
Kayıp akidemin o hırçın, o tarçınlı tadı
Kayıp o berrak kırmızı rengi
Tıpkı senin gibi...
Sen benim tatlı acı akidemdin
Seni öyle sevmiştim ben
artık sevmiyormuş gibi olmuş.
YanıtlaSilBilakis "akide*"yi hala severim. Ama "akide"min geçerliliğini sağlayan şey/ler artık yok ortada...
YanıtlaSil*Bir şeye inanarak bağlanış, inanç, din inancı. (TDK)