Aşağıda ilginç bir yazı okuyacaksınız! İlginç olacak çünkü özgürlük isteyenlere karşı çıkan bir yazı olacak bu. Ben özgürlük istemediğim için değil. Ama şu ortamda yeri ve zamanı olmadıgını düşündüğüm için! Neden zamanı değil kısmını önceki yazılara göz atarak anlayabilirsin.
Bu coğrafya ama öyle ama böyle yeniden yapılandırılıyor. Sınırlar yeniden çizilmese bile istenilmeyen yöneticiler "sivil" devrimlerle yerlerini başkalarına bırakıyorlar! Halkların başına demokrasiden yapılma metal "özgürlükler" yağıyor. Devrimler için internette birleşti daha fazla özgürlük isteyenler ilk önce. Sonra meydanlarda buluşmaya başladılar. Önceleri hepsi silahsızdı. Ne polis ne de asker müdahale ediyordu. Sonra aralarında yöneticilerin böyle gönderilemeyeceğini savunanlar çıktı. Önceleri bunlar da sivil önerilerde bulunuyorlardı. Ama topluluklar "aptaldır" ve hafızaları da yoktur. Aralarından bazıları devleti temsil ettiğini düşündükleri görevlilere karşı sözlü tacizde bulunduklarında kimse bunun ucunun nereye varacağını kestiremedi. Sonra bu tacizler fiziksel eylemlere ve en sonunda da silahlı mücadeleye dönüştü.(Siyaset bilimi çalışıyorum son zamanlarda. Orada siyasi otorite olarak devletin silah ve zor kullanma gücünü tekel olarak elinde bulundurduğu anlatılıyor. Bu açıdan onaylamasam da devletin kullandığı şiddete burada değinmiyorum. Öyle ki etki tepkiyi doğurur.) Sonra devletler "insan hakları" ihlalleri yapmaya başladılar. Her ülkede bu böyle oldu. Sonra en uç olarak Libya'da örneğini gördüğümüz "şerefsiz" müdahaleleri geldi. Halka özgürlük vaad eden bu devrimlerin sonucunda en basitinden tek bir masum bile öldüyse bunun vebali bu ortamı hazırlayanların da üstündedir. Ve izin verin size bir masumu örnek vereyim; "şerefsiz" uçaklarının bombardımanında Kaddafi'nin torunu da öldü. Bir çocuk, tek bir masum!..
Yukarıdakilerin bizim internet sansürü protestosu ile ne alakası var değil mi? Yok aslında! Ben sadece oradaki devrimlerin nasıl başladığı ve bittiğini anlatmak istedim. Buradan bizim şimdiki yöneticilerimizle oradaki diktatörleri bir tuttuğum gibi bir yorum çıkartacak onlarca kişi olacağını bildiğim için de yazıyorum bunları.
Pireyi deve yapıyorlar demeyeceğim. Özgürlük alanlarına saldırı yapıldığını düşünen herkes tepki vermekte özgürdür. Yeter ki eyleminin sonuclarını iyi ölçüp tartsınlar. Ama bunun ilk yolu insanları sokağa dökmek değildir. Ağzından salyalar damlayarak iç karışıklıklar bekleyenlerin önüne kemik atacak sekilde yapılmamalı.
Musevilerin Hitler dönemini anlatmak için sürekli kullandıkları bir örneği verecekler de vardır:
Önce Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Ben Yahudi değildim." Arkasından aydınları götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Aydın değildim." Sonra muhalefeti götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Muhalefet değildim." Peşinden Çingeneleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Çingene de değildim." Peş peşe demokratları, sosyalistleri, liberalleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü "hiçbiri değildim." En sonunda beni götürmeye geldiklerinde etrafıma bakındım, gördüm ki, "Ses çıkaracak kimse kalmamıştı."
Hiç yorulma! Beni götürmeye geldiklerinde itiraz edecek hiçbir şeyim kalmayacak değil mi? Bunlardan bahsedenler neredeler sahi? Dünya hangi politikalarla yönetiliyor?
Cumhuriyet mitinglerini hatırlayalım. Eylemlerimizin sonuçlarının kimlere hizmet edeceğini düşünmeden hareket etmeyelim. Tek dileğim bu...
Bu coğrafya ama öyle ama böyle yeniden yapılandırılıyor. Sınırlar yeniden çizilmese bile istenilmeyen yöneticiler "sivil" devrimlerle yerlerini başkalarına bırakıyorlar! Halkların başına demokrasiden yapılma metal "özgürlükler" yağıyor. Devrimler için internette birleşti daha fazla özgürlük isteyenler ilk önce. Sonra meydanlarda buluşmaya başladılar. Önceleri hepsi silahsızdı. Ne polis ne de asker müdahale ediyordu. Sonra aralarında yöneticilerin böyle gönderilemeyeceğini savunanlar çıktı. Önceleri bunlar da sivil önerilerde bulunuyorlardı. Ama topluluklar "aptaldır" ve hafızaları da yoktur. Aralarından bazıları devleti temsil ettiğini düşündükleri görevlilere karşı sözlü tacizde bulunduklarında kimse bunun ucunun nereye varacağını kestiremedi. Sonra bu tacizler fiziksel eylemlere ve en sonunda da silahlı mücadeleye dönüştü.(Siyaset bilimi çalışıyorum son zamanlarda. Orada siyasi otorite olarak devletin silah ve zor kullanma gücünü tekel olarak elinde bulundurduğu anlatılıyor. Bu açıdan onaylamasam da devletin kullandığı şiddete burada değinmiyorum. Öyle ki etki tepkiyi doğurur.) Sonra devletler "insan hakları" ihlalleri yapmaya başladılar. Her ülkede bu böyle oldu. Sonra en uç olarak Libya'da örneğini gördüğümüz "şerefsiz" müdahaleleri geldi. Halka özgürlük vaad eden bu devrimlerin sonucunda en basitinden tek bir masum bile öldüyse bunun vebali bu ortamı hazırlayanların da üstündedir. Ve izin verin size bir masumu örnek vereyim; "şerefsiz" uçaklarının bombardımanında Kaddafi'nin torunu da öldü. Bir çocuk, tek bir masum!..
Yukarıdakilerin bizim internet sansürü protestosu ile ne alakası var değil mi? Yok aslında! Ben sadece oradaki devrimlerin nasıl başladığı ve bittiğini anlatmak istedim. Buradan bizim şimdiki yöneticilerimizle oradaki diktatörleri bir tuttuğum gibi bir yorum çıkartacak onlarca kişi olacağını bildiğim için de yazıyorum bunları.
Pireyi deve yapıyorlar demeyeceğim. Özgürlük alanlarına saldırı yapıldığını düşünen herkes tepki vermekte özgürdür. Yeter ki eyleminin sonuclarını iyi ölçüp tartsınlar. Ama bunun ilk yolu insanları sokağa dökmek değildir. Ağzından salyalar damlayarak iç karışıklıklar bekleyenlerin önüne kemik atacak sekilde yapılmamalı.
Musevilerin Hitler dönemini anlatmak için sürekli kullandıkları bir örneği verecekler de vardır:
Önce Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Ben Yahudi değildim." Arkasından aydınları götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Aydın değildim." Sonra muhalefeti götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Muhalefet değildim." Peşinden Çingeneleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, "Çingene de değildim." Peş peşe demokratları, sosyalistleri, liberalleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü "hiçbiri değildim." En sonunda beni götürmeye geldiklerinde etrafıma bakındım, gördüm ki, "Ses çıkaracak kimse kalmamıştı."
Hiç yorulma! Beni götürmeye geldiklerinde itiraz edecek hiçbir şeyim kalmayacak değil mi? Bunlardan bahsedenler neredeler sahi? Dünya hangi politikalarla yönetiliyor?
Cumhuriyet mitinglerini hatırlayalım. Eylemlerimizin sonuçlarının kimlere hizmet edeceğini düşünmeden hareket etmeyelim. Tek dileğim bu...
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikriniz varsa buradan buyurun...