Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beni de dinleyin!

Söyleyecek şeylerim vardır belki! Beni de dinlesenize!.. Bu dünyada açlıktan, yokluktan hatta susuzluktan ölenler var. İnanmazsınız, bu dünyada üzerine küçük bedeninden katbekat büyük bombalar düşen çocuklar var. Bir yardım gemisinde şehid edilen canlar var! Etrafınıza bakın! Görebileceğiniz nice yoksul var. Kimi çöplerde kağıt kimi yiyecek arıyor. Kimseye muhtaç olmama derdinde “kavruluyor”. Elleri, bacakları kesilen; daha iyi bir dünyaya yelken açtığını düşünürken boğulan Afrikalılar var! Canlı canlı yakılan Asyalılar var bu dünyada. Ülkesizliklerinden dert yanamayacak Çingeneler var. İşitme cihazı olmadığında dünyası susan çocuklar var! Bastonsuz dışarıya çıkamayan güzel gözlü insanlar var. Denizi hiç görmemiş, bir dağa hiç tırmanmamış çocuklar var! Biliyor musunuz? Bu dünyada alerjisi yüzünden pasta yiyemeyen, süt içemeyen çocuklar bile var! Sayısız üzüntüler var! Sayısız dıramlar... Ama bunun yanında yanan bir binaya gözünü karartıp dalıveren cengaverler

Susmayı tercih ediyorum!

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil." Fuzuli  "Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır." Aliya “Bahtiyar kimse odur ki, fitnelerin kol gezdiği dönemde fitnelerden uzak durur.” Hadis-i Şerif Şunları da okuyorlar mı acaba? http://www.herkul.org/herkulden-bir-demet-hadis/fitne-zamaninda-mumin-tavri/

14 Şubat

Geç kalmış da olsa bir 14 Şubat güncesi yazmasam olmaz. Ne de olsa senenin en önemli günlerinden birinde yapıp ettiklerimden ya da yapıp edeceklerimden bahsetmemek garip olur! Ülke gündeminin siyasete bulanmamış hiç bir konusu kalmamışken sevgililer gününden bahsetmek iç açıcı gelir. Kafamız dağılmış olur. İki ay sonra evlenecek biri dahi olsam bu sene de sevgililer gününü yalnız geçirdim. Baştan söyleyeyim de sonra aramızda anlaşmazlık olmasın. Sevmiyor ya da sevilmiyor muyum? Allah’a şükür, hem seviyor hem de seviliyorum. Ama karakter meselesi işte toplumun içine işlemiş, “vahşi” kapitalizmin en güçlü silahlarından biri olmuş, bir güne ve basit bir hediyeye indirgenmiş günleri sevmiyorum. Anneler, babalar, sevgililer günü, yılbaşları... Al basit bir hediye bir de çiçek, anneni çok seviyor oluyorsun! Ama dikkat et hediyen mutfakta kullanılacak bir şey olsun! Sevgiline bir tek ya da çok “taş” al. Sizden mutlusu olmaz! Kılasik bir 14 Şubat yazısı dahi yazamayacak kadar sıkıcı bu mesele.

Ahlak

Vikipediye göre ahlak; "Kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir. Terim genellikle kültürel, dinî, seküler ve felsefi topluluklar tarafından, insanların (sübjektif olarak) çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanılır." Bu kapsayıcı olmayan tanımdan dahi şunları çıkartabiliyoruz: Ahlak, doğru ve yanlışların ayırt edilmesine yarayan bir kavramdır. Ahlak, toplumdan topluma ve hatta kişiden kişiye değişebilir.  Burada eksik olan ise: Ahlak, zaman içerisinde değişen ve evrilen bir yapı gösterir. Yani ahlak kuralları zamana bağımlıdır. Ahlak, aynı zamanda toplumların içinde bulunduğu coğrafya yani mekana da bağımlılık gösterir.  Baz tanımın içinde yer alması gereken bir diğer unsur ise ahlak kurallarının genellikle yazılı olmadığı bilgisidir. Yani ahlak, kanun ve yönetmelik gibi yazılı kaynakları etkilemekle birlikte toplumun k

Şubat

Günaydın sana Otobüs durağındaki Suriyeli çocuk Cadde seviniyor oyuncak arabana kavuşunca Ya hüzünlü gözlerine bakamayan bizler Ne kadar manidar sattığın o kağıt mendiller Ne kadar kurudu bu gözler Sen de mi üzgün, yorgun ve de kırgınsın benim kadar Ahh Şubat, bu yüzden mi bahar sıcaklığın Ahh bu sıcak Şubat İyi geceler sana da Filistinli baba İnanmazsın belki; sıcak yatak batıyor tenime Köşeye sıkışmış bir babayım ben Filistin'de Çelik olsam keşke o köşede Üzerine örtünsem Demir kesemez, delemez çeliği desem Çocuğun çocuğumdur diyebilsem keşke Ahh bu yumuşak yatak Ahh bu sıcak Şubat Ahh bu vurdum duymaz ben Ahh bu umarsız yaşamak Ahh yağmur yağmıyor diye şikayet eden dilim Ahh bu kış ne kadar sıcak geçiyor diye hayıflanan nefsim Ne kadar manidar kuruyan gözlerime benzeyen bulutlar Sokakta mendil satan nice dünyalı çocuk var İyi geceler nefsim, iyi geceler sana da... Bu yaşıma rağmen geceleri üstümü örten anne şefkatim Yakıcı, yaralayıcı, sarsıcı Bugün

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi