Ana içeriğe atla

Yûsuf ile Züleyha

Neşet Ertaş'ın babasından naklettiği bir şey var: " 'Baba,' dedim 'Neden sen kendin beste yapmıyorsun, türkü üretmiyorsun?' dedim. 'Oğlum,' dedi 'ozanlar birbirinin devamıdır.' dedi. 'Eğer benim demek istediğimi benden evvel gelip giden bir ozanımız yazmış, gitmiş ise bana o bir miras bırakmıştır. Saygıyla anarak onun sözlerini havalandırırım.' dedi."

Bazı şeyler böyledir. Ortaya bir farklılık bir üstünlük koyamıyorsanız hiç kalkışmazsınız o işe...

Yûsuf ile Züheyla'nın hikayeside böyle bir şey. Bilmeyen kimse yoktur sanırım. Ama yine de bir hikaye yeniden nasıl yazılır diye güzel bir örnek olacak bir kitaptan yeniden okudum Yûsuf ile Züleyha'nın hikayesini. Hele ki bir de tavsiye üzerine okuduğun İhsan Oktay Anar'ın Yedinci Gün işkencesinden sonra Nazan Bekiroğlu'nun satırları için ancak terapi benzetmesi yerinde olur.

Güzel hikaye şöyle başlar:

Her kuyuya atılanı düşmüş sanma...

Her yüzüne güleni dost sanma...

Her senden yüz çevireni düşmanın sanma...

Her Firavn'ı Hakk düşmanı sanma...

Şöyle devam eder:

Batan güneş mutlaka doğar unutma...

Sabır göster, her iş hayra ulaşır sonunda...

Bir şerri hayır yapan sabırdır unutma...

"Aşk" her şekilde aslına rücu eder hep hatırla...

Diyerek biter hikaye...

Bir de bir yerinde; "Suçlu değilsen de bana, beni suçlu kılacak kadar güzelsin." ve "Suçlu, suçunu her zaman bilerek işlemez Yûsuf ve güzellik bazen suça dönüşür." diyen kitaptır. Kitaplar da dedikleriyle ve sizin anladıklarınız ile güzeldir.

Yorumlar

  1. Bu kitabın çok az bir bölümünü okuyup devamını getirmemiştim ,sanırım kütüphanemde var en kısa zamanda bitireyim..

    Teşekkürler tanıtım için..

    YanıtlaSil
  2. Nazan Bekiroğlu benim de çok sevdiğim bi yazar.Ben son kitabını okudum her zaman ki gibi çok sevdim ama umarım Nar ağacını okumamışsındır ve almamışsındır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç