Ana içeriğe atla

Terör, sorun ve çözüm

Terör bir kez daha can yakıyor. Yine haber izleyemez, okuyamaz olduk. Şehit haberleri, operasyonlar, kazalar birbirini izliyor. Toplum gerildikçe geriliyor.

PKK/KCK denilen eli kanlı örgüt ne Ramazan, ne bayram dinliyor. Hayatının baharına dahi varamamış bebekleri öldürüyor caniler. Yeri gelmişken söyleyeyim; şu "sivillere yönelmiş şiddet" kavramı çok yanlış bir söylem. Bir asker ya da polis de ana ve babasının ya da eşinin, çoluğunun çocuğunun gözünde nedir ki! Salt bir üniforma mı? Devlet memurları geceleri üzerilerindeki üniformalarla mı yatıyorlar sanıyorsun?

Peki bu sorunlar nasıl çözülecek?

Türk'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Abaza'nın sokaklara dökülüp protesto etmesiyle mi? Bunu zaten yapıyoruz!

Ellerimizdeki silahlarla cadı avına çıkarak mı?
Kesinlikle hayır.

Bölgenin geri kalmışlıklarını bahane ederek ve oraya daha fazla para, daha fazla yatırım götürerek mi?
Yanlış anlaşılmasın refah her insana ulaştırılması gereken bir insanlık hakkıdır ve bu zaten yapılmaya çalışılmaktadır. Ama refah demek kalkınmışlık, para, maddi zenginlik demek de değildir!

Peki, nasıl çözeceğiz bu sorunu?

Çözüm bence çok basit! Bir camın arkasında saklanmış size durmadan taş atan birine camı aradan kaldırmadan ya da onu camdan uzaklaştırmadan mukabele etmeniz camı kırar. İşte PKK'da bir CANın arkasına sığınmış, o CANa güvenerek durmadan bu ülkenin her ferdine taş atan tek dişi kalmış canavardır. O CAN ise Kürt'tür. Devlet iyi niyetini ortaya koymuş ve CANını kucaklamıştır. Hem de arada dişinden kan damlayan canilere rağmen. Yapılanları burada saymaya gerek dahi yok! O halde tüm sorumluluk sendedir benim Kürt kardeşim. Kalk ayağa ve haykır: "Ben senin paravanın değilim.""Artık benim arkama saklanamayacaksın!", "Benim hiçbir kardeşime (Türk, Kürt, Laz...) yan bakamayacaksın!" Mitingler düzenle, televizyonlara çık konuş, manşetlere taşı cümlelerini...

O zaman ben yine ölürüm bu vatan uğrunda. Senin önüne geçer göğsümü siper ederim o mel'un canavarların kurşunlarına, pusularına.

Ama benim kınamam yetmiyor!

Benim ayağa kalkmam yetmiyor!

Milyon olup üzerilerine yürümem yetmiyor!

Sen kalk ayağa, tut çocuğunun kolundan, götür evine. Dağdan cenaze değil, çocuğunun kanlı canlı halini götür yuvana. Polise taş attırılan çocuğuna sen vur ilk tokatı! Emin ol elin daha inmeden hava da yakalayacağım ben. O çocuk benim de çocuğum!

Yok eğer susar ve izlersen sadece. O dişi kanlı cani bir gün senin de kapına dayanacak.
Henüz kaçırmadıysa bile, senin de çocuğunu belki zorla belki kandırarak uzaklaştıracak senden. Kardeşine kurşun sıktıracak. Bir bebenin canına kast ettirecek!
Sana hizmet gelmesin diye iş makinelerini yakacak.
Öğrenme diye öğretmenini kaçıracak, okulunu yakacak.
İnanma diye, doğru konuşuyor diye sabah namazından çıkan hocanı öldürecek.
Sağlığın bozulduğunda çabuk öl, acı çek diye doktorunu ve hemşireni kaçıracak.
Dahası sen rahat yaşama diye seni koruyan askerini ve polisini öldürecek.
Yollarına, yaylalarına mayınlar döşeyecek.
Hem de tüm bunları tam bir korkak gibi senin arkana saklanarak yapacak!

Evet, bu sorun bir KÜRT sorunudur ve sen bir KÜRT olarak ayağa kalkıp "YETER" diye haykırmadıkça da çözülmeyecektir! Çözülmeyecektir çünkü ben ne yaparsam yapayım terör denilen bu insanlık dışı olay ortadan kalkmayacaktır. Seni bahane edenlerin elinden bahanelerini al. Al ki herkes görsün canileri arada bir paravan olmadan!

Sanmayın ki asker/polis sadece Türkiye topraklarını, yeraltı (petrol gibi) ve yer üstü (GAP, su gibi) kaynaklarını savunmaktadır. Hepsini verseniz de bu sorun ortadan kalkmayacaktır. Güvenlik kuvvetleri o bölgedeki halkın, geleceğin diktatörlerinin elinde inlemesinin önündeki yegane engeldir.

Eğer terör olmasa/olmasaydı bölgenin nasıl bir huzur içinde olacağını hiç düşündün mü? Hadi bizden geçti! Çocuğunun nasıl güzel bir ortamda yaşayabileceğine dair hayallerin de mi yok?

Bunları yapmazsan, yapmazsak ne mi olur? Otuz senedir ne oluyorsa o! Peygamberimiz (S.A.V.) ne diyor: "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır."

Allah'ım ziyanda olanlardan olmaktan, aldanmış olmaktan sana sığınırım.






Yorumlar

  1. Çok etkileyici bir yazı olmuş.
    Çözüm önerileriniz gayet makul ve insanî. Uygulanması hiç de zor değil aslında.

    Ama gitgide kemikleşmiş bir durum var ortada. Başarılması biraz zor görünüyor.
    Dilerim yanılırım, dilerim en kısa zamanda biter artık!


    YanıtlaSil
  2. Yorumsuz:

    "30 Eylül 2012, Ak Parti 4. olağan kongresinde genel başkan Erdoğan, terör sorununun çözümü için Kürt vatandaşlara çağrıda bulundu. Erdoğan, "Gelin hep birlikte yeni bir sayfa açalım. Kürt kardeşlerimin 'Yeter artık' diyerek teröre karşı cesaretle seslerini yükseltmelerini bekliyoruz." dedi."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç